11. Hukuk Dairesi 2016/11787 E. , 2018/4765 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02.06.2016 tarih ve 2014/478-2016/112 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının 1969 yılından beridir peynir üretimi ve satışı alanında faaliyet gösterdiğini, ‘Doğruluk’ lider markası altında çok sayıda markasının bulunduğunu, TPE nezdinde 29. sınıfta yer alan mallar için 2012/106900 sayılı "Doğruluk ...+Şekil" ibareli marka başvurusundan, davalının itirazı üzerine “süt ve süt ürünleri (tereyağ dahil), yenilebilir bitkisel yağlar” emtialarının çıkartıldığını, itiraza mesnet "...." ibareli markanın zayıf bir marka olduğunu, davacı markası ile karıştırılmayacağını, ticaret unvanının ayırd edici ibaresinin de ‘doğruluk’ ibaresi olduğunu ileri sürerek TPE YİDK"nun 2014-M-12273 sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraf markalarının ayırt edici ve esaslı unsurunun "...." ibareleri olduğunu, markaların ayniyete yakın derecede benzer olduklarını, davacı vekilinin seri marka meydana getirdikleri iddiasının hukuki gerçekten yoksun olduğunu, TPE YİDK tarafından verilen kararın hukuken yerinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, davalı şirketin 1960’lı yıllardan beri süren özellikle peynir, kaşar peyniri üretimi ve satışı ile iştigal ettiğini, "...." markalı ürünlerinin satış faaliyetleri ile Türkiye’de aranır ve bilinir olduğunu, 07.06.1999 yılından muteber olmak üzere 99/007984 sayılı "..." markasının sahibi olduğunu, davacı başvurusunun çok benzer olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının 2012/106900 sayılı “Doğruluk ...+Şekil” ibareli başvurusundan, davalının 99/007984 sayılı ve "..." ibareli markası itiraza mesnet gösterilerek “süt ve süt ürünleri (tereyağ dahil), yenilebilir bitkisel yağlar” emtiasının çıkarıldığı, taraf markalarında ortak unsur olarak bulunan ‘....’ ibaresinin taraf markalarını benzer kıldığı, davacı markasında yer alan “doğruluk” ibaresinin markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldıracak güçte olmadığı, davacının önceki tarihli marka tescillerinin hiç birisinin huzurdaki davada çekişme konusu olan “...” ibaresini içermediği, bu nedenle önceki tarihli marka tescillerinden kaynaklanan müktesep hakkı bulunmadığı, davacının “Doğruluk” ibareli markalarının tanınmış olmadığı, ayrıca sonuca etkisinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, YİDK kararının iptali ile marka tescil istemine ilişkindir. Ancak, mahkemece davacının 2012/106900 sayılı ‘Doğruluk ... + Şekil’ markası ile davalının 99/007984 sayılı ‘...’ ibareli markası arasında benzerlik oluştuğu, taraf markalarının ortak unsurunun ‘...’ ibaresi olduğu, davacı başvurusunda yer alan ‘Doğruluk’ ibaresinin markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldıramayacağı gerekçesiyle YİDK iptal talebi ile marka tescil isteminin reddine karar verilmiş ise de mahkemenin gerekçe kısmında aynı zamanda davacının başvurusu ile davalı markasının işitsel, görsel, kavramsal ve genel izlenim itibarıyla karıştırılması riski bulunacak düzeyde benzer olmadıkları, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b anlamında tescil engelinin gerçekleşmediği ifadeleri yer almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382. ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nin 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır.
Somut uyuşmazlıkta, gerekçe kendi içerisinde çelişkili olduğu gibi gerekçeli karar ile hüküm arasında da çelişki meydana gelmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere, mahkemece tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmek ve Yargıtay denetimine elverişli ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde gerekçeli bir karar verilmek üzere hükmün re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 25.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.