Hukuk Genel Kurulu 2014/257 E. , 2015/2353 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gaziantep 5. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.10.2010 gün ve 2008/262 E. 2010/536 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 26.03.2012 gün ve 2011/2302 E. 2012/4930 K. sayılı ilamıyla;
“...Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının kusurlu davranışları sonucu meydana gelen trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir.
Davalı kazanın meydana gelmesinde davacının da kusurlu olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından kusur oranlarının belirlenmesi amacıyla alınmış iki tane kusur raporu olduğu görülmektedir. Birinci rapor; kaza tespit tutanağı ve ceza dosyasındaki kusura dair olan raporla da örtüşen kazanın meydana gelişinde davacının %25, davalının ise %75 oranında kusurlu bulunduğu Makine Mühendisi ... tarafından düzenlenen 24.05.2010 tarihli kusur raporudur. İkici rapor ise; davacının %60, davalının ise %40 oranında kusurlu bulunduğu Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi 27.08.2010 tarihli kusur raporudur. Mahkemece Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuş ise de dosyada mevcut raporların ve tüm olayın meydana geliş şekli incelendiğinde; kaza kavşakta meydana gelmiştir. Davalı ..."in kavşağa geliş istikametinin 7.sokak, davacının kavşağa geliş istikametinin ise 14. cadde olduğu gözetildiğinde trafik kaza raporu ve bilirkişi Makine Mühendisi ... tarafından düzenlenen 24.05.2010 tarihli kusur raporu olayın oluşu ve dosya kapsamına daha uygun olup mahkemece bu durumun değerlendirilmemesi usul ve yasaya uygun bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ...’nun kendisine ait 27 PD 165 plakalı motosikletiyle Gaziantep’te 14 nolu caddede seyrederken, 7 nolu sokak kavşağına geldiği sırada sokaktan aniden önüne çıkan ... sevk ve idaresindeki .... plakalı araç ile çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiğini iddia ederek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 15.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, trafik kazasının meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı .... vekili davanın reddine karar verilmesinin talep etmiştir.
Yerel Mahkemece; meydana gelen trafik kazasında davacı ...’nun %45 oranında malul olduğu ve dokuz ay iş ve gücünden kaldığı, kazanın oluşumunda davalı sürücü ...’in % 40 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek istemin kısmen kabulüne dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; HMK’nın 226. maddesi gereğince trafik kazalarında kusur durumunun belirlenmesinin özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği, trafik kazasının oluş şekline göre dosya kapsamında bulunan ve hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu kusur raporunun benimsenmeyerek, tek kişiden alınan bilirkişi raporuna işaret edilerek kararın bozulmasının usul ve yasaya uygun olmadığı, çelişki bulunduğu kabul edilecek ise ehil bilirkişi heyetinden rapor alınarak çelişkinin giderilmesi için hükmün bozulması gerektiği, dosya kapsamına göre de Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporun olayın oluşuna uygun ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle, önceki kararda direnilmiştir .
Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.
Uyuşmazlık; kusur raporları arasında çelişki bulunması halinde hükme esas alınan raporun olaya uygun olmadığı, diğer raporun dosya kapsamına uygun olduğu işaret edilerek bozma yapılmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığa ilişkin mevzuatın incelenmesinde;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 226. maddesinin 1. fıkrası; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” şeklinde düzenleme yapmıştır.
Yargılama sadece hukuki vasıflandırma ve yalın hukuki bilginin kullanıldığı bir faaliyeti kapsamaz. Hayat ilişkilerinin ve uyuşmazlıkların çeşitli olması sonucu, hakim çözmek zorunda olduğu uyuşmazlıkta, hukuki bilgi dışında kalan teknik ve özel bilgiye ihtiyaç duyabilir. Bu durumda hakimin, bu konuda uzman kişinin görüşünü alması söz konusu olacaktır. (Pekcanıtez Hakan, Atalay Oğuz, Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku Anakara 2010, s. 484)
Hakim özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde şahsi bilgisi ile kusur belirlemesi yapamayacağına göre, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerekecektir. Bu görüş Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8.12.2004 gün ve 2004/4-642 E, 648 K; 2.3.2005 gün ve 2005/11-81 E, 118 K; 30.1.2008 gün ve 2008/11-42 E, 45 K; 5.11.2008 gün ve 2008/4-655 E, 664 sayılı kararlarında vurgulanmıştır
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip, karar kesinleşse dahi, bu rapor hukuk hakimini kusur yönünden bağlamaz.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 sayılı kararlarında da bu husus benimsenmiş ve ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele aldığında; trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği, trafik kazası nedeniyle davalı hakkında ceza yargılaması yapıldığı anlaşılmaktadır.
Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/403 E. 2008/557 K. dosyasında 08.01.2008 tarihli kusur raporu ile davalı sürücü ...’in asli kusurlu olduğu, davacının tali kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Eldeki dava dosyasında ise; 24/05/2010 tarihli kusur raporu ile davalı sürücü ...’in %75 oranında kusurlu, davacının ise %25 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş, davalı vekilinin itirazı üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumundan kusura ilişkin yeniden rapor alınmıştır.
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 27.08.2010 tarihli raporunda ise davalı sürücü ...’in %40 oranında kusurlu, davacının ise %60 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Şu halde somut olayda dosya kapsamında bulunan kusur raporları arasında açık bir çelişkinin bulunduğu ortadadır.
Bu itibarla, 24/05/2010 tarihli bilirkişi raporu ile 27.08.2010 tarihli bilirkişi raporlarında gösterilen kusur oranları arasındaki çelişkiyi gidermek amacıyla yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Hal böyle olunca; yerel mahkeme direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 23.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.