14. Hukuk Dairesi 2017/5086 E. , 2018/4810 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.05.2011 gününde verilen dilekçe ile mirasta denkleştirme olmazsa tenkis talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirasta denkleştirme olmazsa tenkis nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin murisi ...’ın 03.04.2009 tarihinde vefat ettiğini, davalıların murise ait tüm taşınır taşınmaz mal varlığını ellerinde bulundurduklarını, murisin 19.02.2009 tarihinde adına kayıtlı çeltik fabrikası ve arsasını davalılara bağışladığını, bu kazandırmanın Medeni Kanunun mirasta denkleştirme maddeleri gereği murisin bağışladığı şirketin bulunduğu 1746 parseldeki taşınmazın tarımsal ve sınai işletme olan fabrikaya ait varlıkların ve bu işletmenin faaliyetlerinden elde edilen gelirin mirasta denkleştirme sağlanması amacıyla terekeye iadesini ve iade edilen tereke malları üzerinden davacının miras payının ödenmesini, iade mümkün değil ise murisin müvekkilinin saklı payını aşan bağışlamanın tenkisini talep etmiştir.
Mahkemece; 30.09.2014 tarihli celsede murisin veraset ilamında davada taraf olmayan mirasçılarının bulunduğu, bir sonraki duruşma gününe kadar diğer mirasçıların davaya muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci atanması için davacı vekiline yetki ve süre verildiği ancak davacı vekilince ara kararının yerine getirilmediği, davada taraf teşkilinin sağlanamaması nedeniyle davanın reddine dair karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mirasta denkleştirme mirasçıların murisin sağlığında muristen karşılıksız olarak aldığı mal ve kıymetlerin geri alınarak miras taksiminde tereke içerisinde yer almasıdır. TMK’nın 669. maddesi gereğince “Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denkleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça denleştirmeye tabidir.” Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırmalarda ise miras payına mahsup edilmek üzere hareket edilmediği yönünde bir karine vardır. Bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Dava, murisin sağlığında karşılıksız olarak yaptığı kazanımı elde eden yasal mirasçılara karşı açılabilir.
6100 sayılı HMK"nın 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı kanunun 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olaya gelince;
Mahkemece; 30.09.2014 tarihli 23. celsede ile davacı vekiline davada taraf olmayan mirasçıların davaya muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci atanması için dava açmak üzere gelecek celseye kadar yetki ve süre verilmiş, davacılar vekilinin ara kararı yerine getirmediği davada taraf teşkilinin sağlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; verilen sürenin kesin olduğu belirtilmediği, usulüne uygun olmadığı anlaşılmakla; kesin olmayan sürede verilen ara karar yerine getirilmediğinden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.