17. Ceza Dairesi 2019/11882 E. , 2019/13783 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, mala zarar verme
Suça sürüklenen çocuk ..."ın, hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1-b, 143/1, 35/2, 62/1 maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 15 gün hapis; mala zarar verme suçundan ise aynı Kanun’un 151/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına dair...21. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/05/2015 tarihli, 2014/290 Esas, 2015/254 Karar sayılı kararlarına karşı karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 05/09/2019 tarihli ve 94660652-105-34-11085-2019-Kyb sayılı “Kanun Yararına Bozma” talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının 11/09/2019 tarihli ve 2019/87039 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İstem yazısında;
“1-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/2. maddesi gereğince, suça sürüklenen çocuk ..."ın müdafii huzurunda savunmasının tespit edilmesi gerektiği gözetilmeden, savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle adı geçen suça sürüklenen çocuk hakkında yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesinde,
2-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/04/2018 tarihli ve 2014/851 Esas, 2018/144 sayılı kararında da kabul edildiği üzere, aynı yargı çevresindeki Bakırköy-Metris 2 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve asıl mahkemesince yapılan sorgusu sırasında duruşmalardan bağışık tutulma talebinde bulunmayan suça sürüklenen çocuğun 14/05/2015 tarihli karar duruşmasında hazır bulundurulmayıp yokluğunda hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 196. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanmasında,
3-Kayden 06/05/1996 doğumlu olup suç tarihi olan 23/12/2013 tarihinde 15-18 yaş grubunda olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezalardan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 31/3. maddesi gereğince indirim uygulanmamasında,
4-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 50/3. maddesinde yer alan "Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir" şeklindeki hüküm gereğince, suç tarihinden önce hapis cezasına mahkûm edilmediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının anılan maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
./..
5-Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 53/4. maddesinde yer alan “fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme karşısında, aynı Kanun’un 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilemeyeceğinin dikkate alınmamasında, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 tarihli ve 3-2 Esas ve Karar sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarihli ve 2/29-56 Esas ve Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
CMK’nin 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık aynı kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya hatalı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. CMK"nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların Açıklanması Ve Tebliği " başlıklı 35. maddesi;
"1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
./..
2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, (…) (1) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. (1)
3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır." biçimindedir.
5271 sayılı CMK’nin “Temyiz İstemi ve Süresi” başlıklı 291. maddesi;
“Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263. madde hükmü saklıdır.
Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 263. maddesinde ise;
“Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.
Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.
Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.
Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.” hükümlerine yer verilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda:
Bakırköy 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/05/2015 tarihli, ... Karar sayılı ilamı ile suça sürüklenen çocuk ...’ın nitelikli hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 142/1-b, 143/1, 35/2, 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 15 gün hapis; mala zarar verme suçundan ise aynı Kanun’un 151/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verildiği, hükümlerin..... Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan tutuklu olarak bulunan suça sürüklenen çocuğun yokluğunda kurulduğu ve hükümlerin son paragrafının “Dair, sanıkların ve müştekinin yokluklarında, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 7 gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya tutanağa geçirilip hakime onaylattırılmak koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunulması suretiyle Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere mütalaaya uygun olarak verilen karar açıkça okundu.” şeklinde olduğu, yokluğunda verilen kararların Metris 1 No’lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan suça sürüklenen çocuğa 26.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği ancak tebliğ tebellüğ belgesi üzerinde “Tebligat tarihinde cezaevinde bulunan suça sürüklenen çocuğa tebliğ edilen karar içeriği okunup anlatılmak suretiyle tebliğ edildiğine” dair bir şerhin bulunmadığı anlaşılmıştır.
5271 sayılı CMK’nin 291/1. fıkrasında temyiz istemi ve süresine ilişkin düzenlemede, "Tutuklu bulunan sanık hakkında 263. madde hükmü saklıdır" hükmü, CMK’nin 263. maddesinde ise "Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir." hükmünün yer alması, yine CMK’nin 232/6. fıkrasında "Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir." şeklindeki düzenlemeler karşısında ceza infaz kurumunda bulunan suça sürüklenen çocuk ...’a yukarıdaki maddeler çerçevesinde CMK’nin 263. maddesinde gösterilen usul ile de temyiz başvurusunda bulunabileceğinin hatırlatılmaması ve ayrıca yokluğunda verilen kararların ceza infaz kurumunda bulunan suça sürüklenen çocuğa tebliğ edilmesine rağmen, kararın suça sürüklenen çocuğa “Okunup anlatıldığına” dair tebliğ tebellüğ belgesi üzerinde şerhin bulunmaması nedeniyle tebligatın usulüne uygun olmaması hususları göz önüne alındığında kararların usulünce kesinleşmediği belirlenmekle;
İkincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna ancak hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde başvurulabilmesi karşısında; öncelikle 14.05.2015 tarihli hükümlerin usulüne uygun olarak suça sürüklenen çocuğa başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekli de belirtilmek suretiyle yöntemine uygun olarak tebliğ edilip temyiz kanun yoluna başvurulması halinde gereğine tevessül edilmesi, temyiz kanun yoluna başvurulmaması halinde ise, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 05/09/2019 tarihli ve 94660652-105-34-11085-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 1/09/2019 tarihli ve 2019/87039 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesine konu hukuka aykırılıklar açısından yeniden kanun yararına bozma talebinde bulunulması gerekmektedir.
SONUÇ VE KARAR:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden, açıklanan nedenlerle, anılan hususlara yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 05/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.