11. Hukuk Dairesi 2018/2372 E. , 2020/617 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 17/12/2015 tarih ve 2011/391-2015/888 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı TMSF vekili tarafından istenmiş ise de mümeyyiz davacı vekilinin 15/01/2020 tarihli havale dilekçesi ile duruşmadan vazgeçme dilekçesi de dikkate alınarak, dosyanın incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin yönetim ve denetimine el konulmasından sonra yapılan denetimde fiilen ödenmediği halde fiktif olarak ödenmiş görünen 292.500.- TL apel alacaklarına bağlı olarak kasa açığı tespit edildiğini, şirketin hakim ortaklarının... ailesine mensup davalılar olduğunu, bu ortakların apel borcundan sorumlu tutulması gerektiğini, resmi ortakların da apel ödemelerinden sorumluluklarının bulunduğunu, yönetim ve denetim kurulu üyeleri davalıların görevlerini ihmal ettiklerini, şirketin muhasebe, finans ve diğer ilgili departmanlarında görev yapan şirket çalışanı davalıların şirket ortakları ile birlikte hareket ettiklerini, belgesiz harcama formlarının düzenlenerek kanunen kabul edilmeyen giderlerde muhasebeleştirilen, böylece usulsüz
giderleştirilen 1.367.500.- TL"nin şirket zararı teşkil ettiğini ileri sürerek şimdilik 91.000.- TL apel alacağının sorumlu oldukları miktarlarla davalılardan tahsilini, 1.367.500.- TL kanunen kabul edilmeyen giderden oluşan şirket zararının müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 1.660.000.- TL"ye çıkarmıştır.
Bir kısım davalı vekilleri ile davalılar davanın reddini istemiş, bir kısım davalılar davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, TMSF tarafından şirkete el konulduğu anda derhal bir kasa sayım tutanağı düzenlenmediği, mevcut kasa açığının sebebinin dayandırıldığı sermaye ödeme borçlarının yerine getirilmediği ve kasa sayımında da bunlara rastlanmadığı yolundaki davacı iddiasının ve iddia olunan açığın ne zaman, ne şekilde ve hangi tutarda olduğuna dair verilerin sunulmadığı, tek başına teftiş kurulu ve denetim kurulu raporları ile kasa açığının varlığına kanaat edilemeyeceği, teslim anında kasada ne kadar para bulunduğunun bilinmemesi sebebiyle, zarar olarak dayanılan kasa açığı ve bunun sebebi olarak dayanılan sermaye borcunun yerine getirilmemesi iddialarına itibar edilmesi ve buna bağlı sorumluluğa gidilmesine imkan bulunmadığı, belgesiz harcamalara ilişkin, iddiaların temelinin de TMSF"nin el koyma anındaki kasa miktarlarından ve mevcut açık iddialarından kaynaklandığı için aynı gerekçe ile el konulduğu anda mevcut kasa tutarının ne olduğu usulünce TMSF tarafından tespit edilmediği gibi salt harcama belgelerine ulaşılamamış olmasının bu belgelerin de teslimine dair tutanak mevcut olmadığından, açık ve bu açığın dayandığı belgesiz harcamalar iddialarının hukuken kabul edilemeyeceği, iddia olunan kasa açığının bizzat el koyma tarihinde mevcut olup olmadığı ve varsa miktarı belli olmadığından, ödenmeyen apel borcu ve belgesiz harcamalara ilişkin zarar taleplerinin mevcut şirket kayıtlarına dayanılarak davalılar ile illiyet kurulamayacağı, bir kısım davalılar hakkındaki davanın takip edilmediği gerekçesiyle davalılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..."e yönelik davanın HMK"nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, ölü kişiye karşı dava açılamayacağından davalı Mehmut... hakkındaki reddine, diğer davalılara yönelik davanın sabit olmadığından reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı vekili, davalılardan ..., ..., ..., ... hakkında verilen red kararını da temyiz etmiş ise de sonradan verdiği 05.10.2018 ve 08.01.2019 tarihli dilekçelerinde bu davalılar yönünden temyizden feragat ettiğini bildirmiş ve vekaletnamesinde de temyizden feragat yetkisinin olduğu anlaşılmış olmakla, anılan davalılar yönünden temyizden feragat nedeni ile davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, diğer davalılar yönünden davacı TMSF vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davalılardan ..., ..., ..., ... yönünden temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı TMSF vekilinin diğer davalılara yönelik yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davacı TMSF harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 21/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, fiilen ödenmediği halde kayıtlarda ödenmiş gibi gösterilen sermaye borçlarının davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı, fiilen ödenmeyen apel ödemelerini fiktif olarak ödenmiş gibi göstermiş olmaları nedeni ile oluşan şirket zararından davalıların sorumlu olduklarını iddia etmiştir. Davacı şirket bir anonim şirket olup, TTK’nun 269. maddesi uyarınca borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle sorumlu bulunup, ortakların sorumluluğu ise taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır.Yine anılan Kanun’un 140. maddesinde her ortağın usulüne uygun tanzim ve imza edilmiş şirket mukavelesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçlu olduğu düzenlenmiştir.Anılan maddeler ile ortakların sermaye borçlarını yerine getirme zorunluluğuna ve sermaye borçlarının ortaklardan tahsili usulüne ilişkin olarak çeşitli maddelerdeki (TTK’nun 405 ve devamı maddeleri gibi) düzenlemeler göz önüne alındığında ortaklar şirkete karşı sermaye borcunu ödemekle yükümlü olup, bu yükümlülüklerine uymamaları halinde şirkete tazminat isteme hakkı da tanınmıştır.Borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğu malvarlığı ile sınırlı bulunan anonim şirketlerin bu nedenle de sermayelerinin 3. kişiler için bir teminat ve şirketin mali gücünün ölçüsü yönünden de önemli bir gösterge niteliğinde olması nedeniyle şirket sermayesinin ödenmiş olması 3. kişilerin haklarını da etkileyen bir husustur.Öte yandan, bir şirketin devamını sürdürebilmesi ve ticari faaliyette bulunabilmesi için paraya ihtiyacı olduğundan ortakların şirkete karşı olan sermaye borçlarını yerine getirmemelerinin şirketi mutlak şekilde zarara uğrattığının kabulü gerekir.Bu itibarla, ortaklar yönünden şirkete karşı sermaye borcunu ödeme yükümlülüğü mevcut olduğu gibi bu tutarların tahsil edilmemesine rağmen tahsil edilmiş gibi gösterilmesinden dolayı kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde yönetim ve denetim kurulu üyeleri de bundan dolayı sorumlu bulunmaktadır.Başka bir deyişle, apel borçları tahsil edilmediği halde tahsil edilmiş gibi gösterilmiş olması veya geç tahsil edilmesi davacı şirket için bir zarardır.Davalılar arasında gösterilen şirket çalışanları ise şirket ortaklarının ödemekle, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin de tahsilini sağlamakla yükümlü oldukları sermaye borçlarının yasaya aykırı şekilde kayıtlara geçirilmesinden dolayı haksız eylem hükümleri uyarınca sorumlu olduklarından meydana gelen olayda kusurlu olmaları halinde sorumlu tutulmaları mümkündür.Davalılar arasında gösterilen şirket ortağı olarak resmi kayıtlarda görünmemelerine rağmen şirketi fiilen yönettiği iddia edilen kişiler yönünden de davacının bu husustaki iddialarının incelenerek bu kişilerin ortak olmamalarına rağmen şirketi fiilen yönettiklerinin tespiti halinde bunların da somut olayla ilgili olarak haksız eylem hükümleri uyarınca sorumlu olup olmadıklarının tartışılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, apel ödemelerinin yapıldığının ispatı yükünün davalılarda olduğu gözönüne alınarak, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davacının ortak, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, ortak olmamalarına rağmen şirketi fiilen yönetenler ve şirket çalışanları olan davalılara yönelik iddialarının yukarıda açıklanan yasal hükümler uyarınca incelenerek davalıların meydana gelen zarardaki sorumluluklarının tayin ve tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir (11. HD. 12.04.2012- E.831/K 5961, 21.11.2013- E. 2012/4050/K. 2013/21038).
Belgesiz harcama formu düzenleyerek gider gösterilmesi eylemini, kasa açığı ile izah etme olanağı yoktur. Bu harcama formları değerlendirilerek, harcamanın şirket için yapılmasının gerekli olup olmadığı, yapılıp yapılmadığı belirlenip sonucuna göre karar verilmesi zorunludur.
Bu nedenlerle eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile verilen kararın, onanması görüşüne katılamıyorum.