Hukuk Genel Kurulu 2014/158 E. , 2015/2324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıf.)
Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Malatya 4. Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 07.09.2012 gün ve 2011/391 E,-2012/311 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.04.2013 gün ve 2013/662 E-2013/7185 K sayılı ilamı ile;
(...Dava, su aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve istenen miktarda borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine, bilirkişi konusundaki yasal düzenlemeye uygun düşmemiştir.
HUMK.nun 275. maddesi (yeni HMK 266.) hükmüne göre, genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Kural olarak bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Hakim raporu serbestçe taktir eder. Hakim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.
Somut olaya gelince; davalı, davacının kaçak su kullandığının tespit edildiğini öne sürmüştür. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, kaçak su kullanıldığı açıklanmış, mahkemece ayrıca yeni bir bilirkişi incelemesi de yaptırılmaksızın alınan rapora aykırı biçimde karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan hukuksal olgu dikkate alındığında, bilirkişi raporunu yetersiz bulan mahkeme hakiminin aynı bilirkişilerden ek rapor ya da yeni bir bilirkişi kurulundan yeni bir rapor almaksızın kendi hukuki bilgisi ile değerlendirme yapması ve bilirkişi düşüncesine aykırı biçimde karar vermesi yasal olarak mümkün değildir. Eksik araştırma ve soruşturma ile ve yasal düzenlemelere aykırı biçimde karar verilemez.
Hal böyle olunca, aynı bilirkişilerden ek rapor ya da yeni bir bilirkişiden rapor alınmalı, raporlar arasında çelişki meydana gelmesi halinde gerekirse üçüncü kez bilirkişi incelemesi yaptırılarak çelişki giderilmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, davalının temyiz itirazlarının kabulüne karar vermek gerekmiştir....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında esasa girilmeden önce; dava değeri, fatura bedeli ve hüküm altına alınan miktar dikkate alındığında; direnme kararına karşı temyiz yasa yolunun açık olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.
01 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş; anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 sayılı Kanuna geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici Madde 3 (Ek:31.03.2011-6217/30 md.) göre bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427nci ilâ 454ncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır.
Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1.maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar yıllar itibariyle arttırılmıştır.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun"un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Şu durumda; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği ) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz yada karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır.
Buradaki "karar" teriminin mahkemenin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunun verdiği kararı da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Dava, su aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan ve 1.819.00 TL tutarındaki fatura bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ve anılan faturanın iptali istemlerine ilişkindir. Eldeki davada, temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 10.10.2013 tarihinde, uygulanacak temyiz (kesinlik) sınırı 1.820,00 TL’dir. Kararı temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan fatura miktarı ise 1.819,00 TL olup, açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin kesinlikten reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 21 10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.