Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/299
Karar No: 2018/4727
Karar Tarihi: 20.06.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/299 Esas 2018/4727 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2016/299 E.  ,  2018/4727 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.10.2010 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil, 2. kademede tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.09.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkili ile davalı ... arasında noterde yapılan 16.07.2001 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalının 95 ve 421 parsel sayılı taşınmazlarda murisi ..."den mirasçılarına intikal edecek 1/2 paydan kendisine düşecek miras payının tamamını 1.500,00 TL bedelle müvekkiline satmayı vadettiğini, satış bedelinin nakden ve peşinen ödendiğini, davalı ... adına tapuda intikal işleminin 09.07.2003 tarihinde yapıldığını, ancak davalının Yumurtalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/28 D.İş sayılı dosyasındaki ihtiyati tedbir kararının infazı sırasında 95 parsel sayılı taşınmazdaki 1/6 payını 28.07.2009 tarihinde muvazaalı olarak diğer davalı ..."e devrettiğini öğrendiklerini ileri sürerek dava konusu taşınmazlarda davalılar adına kayıtlı payların iptali ile müvekkili adına tescilini, olmadığı taktirde dava tarihi itibariyle rayiç bedellerinin davalı ..."tan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı ..., 95 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu payı tapuya güvenerek iyiniyetle satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuş; diğer davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, davacı vekilinin verilen kesin süre içerisinde delillerini bildirmediği gerekçesiyle tanık dinletme talebinin reddine karar verildiğinden 95 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliki ... yönünden davacının muvazaa iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine; satış vaadi borçlusu ... yönünden sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile 421 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 400/2400 payın iptali ile davacı adına tesciline, 95 parsel sayılı taşınmazda satış vaadi sözleşmesine konu payın dava tarihi itibariyle değeri olan 68.086,16 TL"nin davalı ..."den tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.
    Belirtilen ilke, TMK’nun 1023. maddesinde aynen “... kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde hükme bağlanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddede “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna ... kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
    Somut uyuşmazlıkta, kayıt sahibinin mülkiyeti satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkın bertaraf edilmesi kastiyle ve kötüniyetle kazandığı ileri sürüldüğünden, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur. Burada, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediğinin önemi yoktur. Önemli olan, mülkiyet hakkı sahibinin satış vaadi sözleşmesini bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanmasıdır.
    Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
    Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
    Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
    Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
    1- Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
    2-Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
    3-Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
    4-Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olup mahkemece, 21.01.2011 tarihli ilk celsede taraf vekillerine delillerini ibraz etmeleri için 10 günlük kesin süre verildiği ve kesin süre içerisinde delillerini bildirmedikleri taktirde delil bildirme hakkından vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, davacı vekilinin ise 11.04.2014 tarihli 16 no"lu celsede iki kişilik tanık listesi sunduğu, ancak davalı vekilinin tanık dinletme talebine muvafakat etmediği, mahkeme tanık dinletme hususunun celse arasında değerlendirilmesine ilişkin ara karar kurulduğu ve tanıkların dinlenmesi amacıyla 14.04.2014 tarihinde ... ve ... Asliye Hukuk Mahkemelerine talimat yazıldığı, mahkemece 13.06.2014 tarihli 17 no"lu celsede davalı vekilinin itirazı üzerine ... Asliye Hukuk Mahkemesine sehven yazılan talimatın iadesine ilişkin ara karar kurulduğu ve 16.06.2014 tarihinde de talimat mahkemesine işlemsiz iade müzekkeresinin yazıldığı, davacı vekilinin ise 19.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile isimlerini bildirdiği iki tanığın dinlenmesini tekrar talep ettiği, mahkemece 04.07.2014 tarihli 18 no"lu celsede dava dilekçesi ile ıslah dilekçesindeki talep ve sonuç kısımlarının aynı olduğu gerekçesi ile tanıkların dinlenmesi talebinin reddine karar verildiği, bu arada tanıkların talimat mahkemelerince 23.06.2014 ve 26.06.2014 tarihlerinde dinlenmiş olup tanık beyanları talimat evraklarının da dosyaya gönderilmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olduğundan mahkemece, isim ve adreslerini açıkça bildirir şekilde tanık listesini sunması için davacı vekiline süre verilmesi gerekirken, 21.01.2011 tarihli ilk celsede taraf vekillerine delillerini ibraz etmeleri için kesin süre verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kesin süre içerisinde delillerini bildirmediği gerekçesiyle davacı vekilinin tanık dinletme talebinin reddine karar verilerek talimat yoluyla dinlenmiş olup beyanları alınan davacı tanıklarının bu beyanlarının kararda değerlendirilmemesi de doğru değildir.
    Bu durumda mahkemece, tanık beyanlarıyla birlikte tüm delillerin gerekçeli kararda tartışılmak suretiyle davalı ..."in durumunun Türk Medeni Kanununun 3. maddesi çerçevesinde değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi