20. Hukuk Dairesi 2016/9493 E. , 2018/5899 K.
"İçtihat Metni".........
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar..........vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili,........sundukları dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri....... hudutlarında iken, bilahare..... sınırları içerisine giren...... bulunan taşınmaza 45-46 yıldır müvekkilinin zilyet olduğunu ileri sürerek müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Asli müdahil ... ve arkadaşları taşınmazın müşterek muristen kaldığını, taksim edilmediğini, İbrahim isminde bir kardeşlerinin de bulunduğunu ileri sürerek tüm mirasçılar adına tescile karar verilmesini istemişlerdir. Asli müdahil davacı ... ise taşınmazın kendi murisleri adına kayıtlı Şubat 1307 tarih 206 nolu tapu kapsamında kaldığını ileri sürerek kendi adına tescil talebinde bulunmuştur. Mahkemece davanın kabulü ile krokide yüzölçümleri belirtilen taşınmazın davacı ve müdahiller adına tesciline karar verilmiştir. Hükmün davacı .........., asli müdahil davacı ... ve Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 25/06/2011 gün ve 2001/4848 E. - 5283 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 25/06/2011 gün ve 2001/4848 E. - 5283 K. sayılı kararında özetle; ”dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderacatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına ve dava konusu taşınmazın tarafların müşterek murisi .......kaldığı ve terekenin taksim edilmediği, davacı ... ile müdahil davacılar ........ arasında görülen ve kesinleşen mahkemenin 1993/234 Esasında kayıtlı hisseye vaki meni müdahale davası ile sabit olduğuna ve taksimin yapılmadığını bu davada dinlenen tanıklar da doğruladığına ve böylece taşınmazın davacı ... ile müdahil davacılar ......müşterek murisleri ....... intikal ettiği ve terekenin iştirak halindeki mülkiyet hükümlerine tabi olup, taksim edilmediği, murisden intikalen ve eklemeli zilliyetlik ile davacı ile müdahil davacıların tasarruf ve zilliyetliğinde bulunup mülkiyet haklarının doğduğu nizali taşınmazın muteriz davacı ..."nın dayanmış olduğu Şubat 1307 tarih, 236 sıra nolu tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı ve kaydın dava konusu taşınmaza uymadığı toplanan delillerle sabit olduğuna göre davacı ... ..... ile muteriz davacı ..."nın tüm temyiz itirazlarının, Hazine vekilinin ise aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
.......
Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarına gelince; dava MK"nın 639/1 ve 3402 sayılı Kanunların 14. maddesine dayanan tescil talebine ilişkin bulunmaktadır. Bu tür davaların kabulüne karar verilebilmesi için anılan yasa maddelerindeki tüm koşulların tamamının yerine getirilmesi gerekir. Bu yönden hüküm usül ve esasdan eksiktir. Taşınmazın, tarafların müşterek murisleri..... kaldığı, dosyaya sunulan mirasçılık belgesine .......... mirasçı bulunduğuna göre bu şahsın davaya katılması veya usûlüne uygun muvafakatının alınması ya da terekeye mümessil tayın edilerek mümessil huzuru ile davaya devam olunmak suretiyle dava şartının yerine getirilmesi gerekir. Bundan ayrı, işin esası ile ilgili olarak taşınmazın tapuda kayıtlı olup olmadığının ve bu yerlerin kadastro işlemine tabi tutulup tutulmadığının, tutulmuş ise dava konusu taşınmaza ait, tutanak düzenlenip düzenlenmediğinin tapu ve kadastro müdürlüklerinden sorulması, muris ile davacı ve müdahil davacıların tüm mirasçıların belgesizden zilliyetlikle kazandığı taşınmazlar bulunup bulunmadığı ve taşınmazın 3083 sayılı Kanun uyarınca devletçe sulanan yerlerden olup olmadığının araştırılması gerekir, ayrıca MK"nın 634/3. maddesi uyarınca yerine getirilmesi gerekli olan gazete ve mahalli ilanlarda yapılmamıştır. Açıklanan noksanlar tamamlanmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması isabetsiz ve Hazinenin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğu"" gerekçesi ile karar bozulmuştur.
.........., bozma kararına uyularak, dava konusu edilen taşınmazın bulunduğu yörede kadastro çalışmalarının başlayıp, taşınmazın kadastro tespitinin yapılarak, .......356 ve 357 parsel sayılı taşınmazlar hakkında 13/11/2011 tarihinde kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27. maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmiştir.
Mersin Kadastro Mahkemesince, müdahil ..."nın davasının reddine, ... tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davacı ... ...... ile müdahiller ..., ..., ... ve ......"ın davalarının kısmen kabulüne, ........ 103 ada 356 parsel sayılı taşınmazın, fen bilirkişisi ......ve orman bilirkişis...... tarafından düzenlenen 04/06/2009 tarihli rapor eki krokide (A) harfi ile gösterilen 4029,40 m²"lik kısım ile (B) harfi ile gösterilen 1757,79 m²"lik kısımlara, farklı parsel numaralı verilmek kaydıyla ....... sayılı veraset ilamındaki paylar oranında, veraset ilamında gösterilen mirasçılar adına tespit ve tesciline, bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen 5171,79 m²"lik kısmın taşlık kayalık vasfıyla Hazine adına aynı parsel numarasıyla tespit ve tesciline, ...... ....... 357 parsel sayılı taşınmazın tarla vasfıyla........ sayılı veraset ilamındaki paylar oranında, veraset ilamında gösterilen mirasçılar adına tespit ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar .....Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1977 yılında orman kadastrosu, 1995 yılında aplikasyon ve 2/B uygulaması ile 2002 yılında 3402 sayılı Kanuna göre yapılan kadastro çalışmasında dava konusu taşınmazlara 103 ada 356 ve 357 parsel sayısı verilerek malik hanesi açık bırakılarak kadastro mahkemesine devredilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; dava konusu taşınmazlar hakkında malik hanesi boş bırakılmak suretiyle tespit tutanağı düzenlendiğine göre, 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince ilgili Belediyeler davaya dahil edilip, husumet yaygınlaştırılıp taraf oluşturulduktan sonra, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince taraflarca gösterilecek delillerle birlikte lüzum görülen diğer deliller de toplanarak taşınmazların gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi gerektiği halde, ilgili belediyeler davaya dahil edilmeden ve usûlünce zilyetlik ve orman araştırması yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
.......
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle ilgili Belediyeler davaya dahil edilmeli, taşınmazların bulunduğu yere ait eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tespit tarihinden 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları, geniş pafta örneği ile komşu parsellere ilişkin kadastro tesbit tutanak ve dayanakları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen ....... ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, temyize konu taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları.........01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapıları, bitki örtüsü ve çevreleri incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli; zilyetlikle kazanılacak kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı yönünden ziraatçı bilirkişiden rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davalılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalılar yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri dikkate alınarak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalıdır.
Çekişmeli taşınmazın tamamının veya bir kısmının zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden olduğu belirlendikten sonra taşınmaz yönünden;
Davanın tarafı gerçek kişiler arasındaki uyuşmazlığın, taşınmazların mirasbırakandan kalıp kalmadığı ile miras bırakanın ölümünden sonra terekenin mirasçıları arasında yöntemince paylaşılıp paylaşılmadığına ilişkin olduğu, paylaşıma dayanan tarafın, Medenî Kanunun 6. maddesi gereğince paylaşımın varlığını, paylaşım tarihini, paylaşıma bütün paydaşların veya yetkili temsilcilerinin katıldıklarını, paylaşımda paydaşlara verilen paylar ile bunların akıbetlerini, Kadastro Kanununun bölgede uygulandığı tarihe kadar paylaşımın bozulmadığını kanıtlamakla yükümlü olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15. maddesi uyarınca harici paylaşımın belgeler, bilirkişi ve tanık beyanları ile kanıtlanabileceğinden mahkemece taşınmazların kök muristen gelip gelmediği, terekeye ait olup olmadıkları ve taraflar arasında paylaşım yapılıp yapılmadığı araştırılmalı kök muristen kalarak paylaşıma tabi olan taşınmazlar var ise bunlara ait dair tüm bilgi ve belgeler ile varsa dava dosyaları getirtilerek paylaşım uyarınca davacılar ve davalılar adına tespit edilen taşınmazlar belirlenerek bu yerlere ait
......
kadastro tutanakları getirtilmeli, dosya ekinde bulunan taraflar arasındaki dava dosyalarında mevcut fen bilirkişi raporları ile tarafların delil olarak dayandıkları belgeler keşifte uygulanmalı, taraflarla menfaat veya husumeti bulunmayan mahalli bilirkişiler ve tarafların delil listelerinde bildirdiği tanıklar taşınmaz başında dinlenmeli, paylaşım yapıldığının belirlenmesi halinde paylaşıma konu taşınmazlardan Hazine adına tespit edilen taşınmaz bulunması halinde veya taşınmazların tamamının ya da bir kısmının orman sayılan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde paylaşımın bozulduğu da gözönüne alınmalı, özetle, öncelikle izah edildiği şekilde yöntemine uygun orman araştırması yapılmalı, hükümde orman olarak tesciline karar verilen taşınmazlar yönünden zilyetlikle kazanma şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılmalı, tüm taşınmazlar yönünden 40/100 dönüm norm kısıtının aşılıp aşılmadığı denetlenmeli, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın taksim yapılıp yapılmadığı, taşınmazların murisin terekesine dahil olup olmadığı konusunda temerküz ettiğinden bu husus yöntemine göre araştırılmalı ve ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ...... ile davalılar ....... temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 02/03/2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi