
Esas No: 2017/752
Karar No: 2019/983
Karar Tarihi: 01.10.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/752 Esas 2019/983 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “takibin iptali” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda Konya 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince takibin iptaline dair verilen 06.03.2014 tarihli ve 2013/829 E., 2014/253 K. sayılı karar, alacaklı ... vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19.06.2014 tarihli ve 2014/14137 E., 2014/17968 K. sayılı kararında;
"... Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 nolu ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda, takip dayanağı bononun ödendiğini ileri sürerek takibin iptalini istemiş, Mahkemece, takip konusu yapılan bonolar bakımından Konya 7.Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/353 Esas 2041/104 Karar sayılı ilamı ile sanıklar ... ve...hakkında 5 ay hapis ve 80.00 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, her iki sanığın cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı ve kararın kesinleştiği, bu nedenle takibe dayanak yapılan bedelsiz kalan bonolar hakkında icra takibi yapılamayacağından bahisle, takibin iptaline karar verilmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, aynen seçenek yaptırıma çevirme, erteleme kurumlarında olduğu gibi, hükmün ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından birisidir. Özellikle ilk defa suç işleyen kimselerin hemen cezalandırılmasını ceza adaleti ile güdülen amaca uygun görmeyen Kanun koyucu, verilecek cezanın bireyselleştirilmesinde olduğu gibi, kurulan hükmün açıklanıp açıklanmayacağı konusunda da hâkime takdir yetkisi vermeyi uygun görmüştür. Böylece hâkimin yetkisi arttırılarak, bir şansa daha ihtiyacı olan sanıkların hâkim tarafından durumlarının bir daha değerlendirilmesi imkânı getirilmiştir.
Sözü edilen kurum, hukukumuzda ilk kez 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Kanunun 40. maddesiyle 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.
Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahiptir.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında da bu husus;
“Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Müessesenin yargılama kanununda düzenlenmiş bulunması da onun karma niteliğini değiştirmez” şeklinde ifade edilmek suretiyle de açıkça vurgulanmıştır.
5271 sayılı Kanunun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hukuki nitelikçe durma kararı niteliğinde değildir. Ceza Genel Kurulu’nun yukarıda anılan kararında da vurgulandığı üzere bu karar “koşullu bir düşme kararı” niteliğinde olup, anılan maddede yasa yolu da açıkça itiraz olarak öngörülmüştür. Koşulların gerçekleşmesi halinde 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen düşme kararı verileceğinden, ancak bu aşamada yani düşme kararı verildiğinde, hükümlere ilişkin yasa yolu olan, temyiz yasa yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir.
Öte yandan, yargılama sistemimizde temyiz yasa yolu, yalnızca hükümler bakımından kabul edilmiştir. Hükümler ise 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bunlar arasında yer almadıklarından hüküm niteliğinde değildir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 E., 2009/12 K. sayılı ilamı).
CMK’nın 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır.
Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararları” birer hükümdür.
Yine “adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları” da yasa yolu bakımından hüküm sayılır.
Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir kabul bulunmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ise, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden değildir.
“Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını” ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CMK’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilamları).
Kaldı ki, CMK"nın 231/5. maddesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmayacağı açıkça ifade edilmiştir.
Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hüküm, belli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmemekte, her hangi bir sonuç doğurmamaktadır. Sanık bulunduğu hal üzere bırakılmakta, aynen yargılanan kimsenin durumunda kalmakta ve yapılan yargılama geçici bir süre askıda kalmaktadır. Askı süresi boyunca, yargılanan kimsenin sanık sıfatı devam eder ise de, hiçbir şekilde bu kimse hükümlü sayılamaz. Bu nedenle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kimse, hiçbir haktan yoksun bırakılamaz ve ayrıca bu karara dayanarak hiçbir hukuki statüden dışarıya çıkarılamaz.(HGK"nun 01.02.2012 tarih ve 2011/19-639 E., 2012/30 K. sayılı kararı )
Somut olayda; Konya 7.Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/353 Esas 2041/104 Karar sayılı ilamı ile sanıklar ... ve...hakkında 5 ay hapis ve 80.00 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, her iki sanığın cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı kararı kesin bir mahkumiyet anlamında değildir. Bu nedenle ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından, bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılmasında yasaya aykırılık yoktur.
Öte yandan, borçlunun itfa itirazın ise, İİK"nun 169/a-1. Maddesinde belirtilen resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlayamamıştır.
O halde, Mahkemece, itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir ..."
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan inceleme sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan icra takibinin itfa sebebiyle iptaline ilişkindir.
Borçlular vekili; müvekkilleri aleyhine Konya 3. İcra Dairesinin 2010/803 E. sayılı doyası ile başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde müvekkillerinin ..."a (temlik eden) herhangi bir borcu olmadığı hâlde yazılı bir belge olmadığı için haciz tehdidi ile borcu ödemek zorunda kaldıklarını, müvekkili ..."un borcu parçalar hâlinde ödedikten sonra ... vekili Av. ...’ın yanında çalışan davalıdan (temlik alan alacaklıdan) borcun kalmadığına dair belge başlıklı imzalı ibraname (14.03.2011 tarihli) aldığını, bu ibranameden sonra alacaklı ... tarafından icra dosyasının ..."a (11.07.2011 tarihinde) temlik edildiğini ve temlik alacaklısı ... tarafından icra takibine devam edildiğini, müvekkilinin ... ve ... hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunması üzerine Konya 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/8353 E. sayılı dosyasında bedelsiz senedi kullanma suçundan kamu davası açıldığını ve hâlen derdest olduğunu ileri sürerek takibin itfa sebebi ile iptaline ve alacaklı aleyhine %20"den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı vekili; borçluların itfa nedeniyle dayandıkları belgenin temlik eden ... ile borçlu ..."un babası ..."un yanında yapmış olduğu telefon görüşmesi üzerine tarafların anlaşmalarına istinaden verilmiş bir belge olduğunu, bu belgede tarafların anlaşmış olduklarının yazılı olduğunu, borcun sona erdirildiği hususunun bulunmadığını, anlaşma ihtimaline binaen alacaklı ..."ın beyanıyla araç üzerindeki haczin kaldırıldığını, ancak icra dosyasının kapatılmadığını, bu nedenlerle borçluların dayandığı belgenin itfa belgesi olmadığını ve icra takibine konu borcun ödenmediğini beyan ederek itirazın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; icra takibi sırasında takip konusu bono nedeniyle Konya 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/353 E., 2014/104 K. sayılı kararı ile bedelsiz senedi kullanmak suçundan sanıklar ... ve ..."ın 5 ay hapis ve 80.00TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, her iki sanığın cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı ve kararın kesinleştiği, bu nedenle takibe dayanak yapılan bedelsiz kalan bonolar nedeniyle borçlular hakkında icra takibi yapılamayacağı gerekçesiyle itirazın kabulü ile takibin iptaline karar verilmiştir.
Alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Borçlular vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Özel Dairece "Dairemizin bozma ilamında, itfa iddiasının İİK"nın 169/a-1. maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlanmadığı belirtilmiş ise de, borçlunun icra mahkemesine başvurusunun takibin kesinleşmesinden sonraki döneme ilişkin itfa şikâyeti olması karşısında yasal dayanağın İİK"nın 71. maddesi olduğu, ancak sunulan belgenin bu maddede yazılı nitelikte olmadığının anlaşılmış olması nedeniyle, anılan madde yerine aynı Kanun"un 169/a-1. maddesinin yazılmış olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır" açıklaması ile karar düzeltme istemi yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; İİK"nın 71. maddesinin 1. fıkrasında "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisini bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal ve talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir" hükmünün yer aldığı, ibranameden kastedilenin davalı (alacaklı) ... tarafından 14.03.2011 tarihinde belge başlığıyla düzenlenen ve "..."a ait dosyalarda alacaklı ile kendi aralarında anlaşmış olup dosyaya ait herhangi bir borç kalmamıştır" şeklinde yazı olan adi belge olduğu, bu belge ile borçlu ..."a ait dosyalarda herhangi bir borcunun kalmadığının net ve kesin bir biçimde belirtildiği, her ne kadar ..."ın belge tarihinde icra takibinde henüz alacaklı görünmeyip alacaklı vekilinin çalışanı sıfatıyla böyle bir belge düzenlediği iddia edilmiş ise de, belge tarihi ile aynı gün olan 14.03.2011 tarihinde aynı zamanda alacaklı vekili tarafından icra dosyasına bizzat yazılı dilekçe ile başvurulmak suretiyle borçlu ..."un araçlarının üzerindeki haciz şerhinin kaldırılmasının talep edildiği, dolayısıyla söz konusu belgenin sadece bir avukat çalışanı tarafından dayanaktan yoksun ve soyut şekilde düzenlenmiş olmasından söz edilemeyeceği, bu nedenle belgeyi düzenleyen ..."ın belge tarihinden birkaç ay sonra dosya alacağını temlik alarak takibe devam etmesinde iyi niyetli bir durum görülemeyeceği, yine takibe konu senedin de içinde bulunduğu borçluya ait üç adet senetle ilgili olarak Konya 7. Sulh Ceza Mahkemesinde bedelsiz senedin kullanılmasından dolayı takip alacaklıları hakkında mahkûmiyet kararı verilip Yargıtay incelemesi olmaksızın da olsa şeklen kesinleşmiş olduğu, tüm bu maddi ve hukuki olgular gözetildiğinde İİK"nın 71. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen itfa koşullarının oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı alacaklı ... vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borçlular tarafından İcra Mahkemesine sunulan 14.03.2011 tarihli belgenin İİK"nın 71. maddesinin 1. fıkrası kapsamında itfa belgesi olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre itirazın reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
I- Yerel Mahkemece borçlu ... yönünden verilen takibin iptaline ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Kambiyo senetleri hakkındaki özel takip usulleri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 167 ve devamı maddelerinde, haciz yoluyla takip 168 ve devamı maddelerinde, bu takip şekline ilişkin borca itiraz 169-169/a maddelerinde düzenlenmiştir.
İİK"nın 168. maddesinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte ödeme emrine yazılacak hususlar düzenlenmiştir. Buna göre; 5. bentte borçlu olmadığı veya borcun itfa edildiği veya mehil verildiği veya alacağın zamanaşımına uğradığı veya yetki itirazını sebepleri ile birlikte beş gün içinde icra mahkemesine bir dilekçe ile bildirerek merciden itirazın kabulüne dair bir karar getirmediği takdirde cebri icraya devam olunacağı ihtarının yazılması gerektiği belirtilmiştir.
İİK’nın “borca itiraz” başlıklı 169. maddesinde de “Borçlu, 168 inci maddenin 5 numaralı bendine göre borca karşı yapacağı itirazını bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirir. Bu itiraz satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz” hükmü yer almaktadır.
İİK"nın 71. maddesinin 1. fıkrası ise "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir" şeklinde düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenlemelere göre takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin borca itiraz sebepleri ödeme emri tebliğinden itibaren 5 günlük yasal sürede, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ve ferilerinin itfa edildiği ise her zaman icra mahkemesinde ileri sürülebilir.
Somut olayda borçlu ..."a örnek 10 numaralı ödeme emrinin 01.11.2011 tarihinde, borçlu ..."a 07.05.2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlular vekilinin 23.09.2013 tarihinde İcra Mahkemesine başvurarak 14.03.2011 tarihli belgeye dayanarak takibin iptalini talep ettiği görülmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında borçlu ... takibin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin sebeple borca itiraz ettiğine göre İİK’nın 168. maddesinde düzenlenen 5 günlük süreyi geçirmiş olduğundan yerel mahkemenin direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.
II- Yerel Mahkemece borçlu ... yönünden verilen takibin iptaline ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Uyuşmazlığa konu somut olayda; alacaklı ... tarafından 13.01.2010 tarihinde borçlular aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, 11.07.2011 tarihinde icra dosyasının tüm ferileriyle birlikte ..."a temlik edildiği, ... tarafından düzenlendiği tarafların kabulünde olan borçluların itfa itirazına dayanak 14.03.2011 tarihli belgenin "..."a ait dosyalarda alacaklı ile kendi aralarında anlaşmış olup dosyaya ait herhangi bir borç kalmamıştır" şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar ... icra takip dosyasındaki alacağı temlik almadan, takip alacaklısı konumuna geçmeden önce söz konusu 14.03.2011 tarihli belgeyi düzenlemiş ise de, borçlu tarafından İİK"nın 71. maddesinin 1. fıkrasına göre takibin iptalinin talep edildiği tarihte, dosya alacaklısı ..."dır. ... tarafından inkâr edilmeyen (ikrar edilen) imzayı taşıyan belgede " dosyaya ait herhangi bir borç kalmamıştır" şeklindeki beyan dosya borcunun itfa edildiği anlamına geleceğinden anılan madde koşullarını taşıyan iddianın kabulü gerekir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 14.03.2011 tarihli belgenin temlik eden alacaklı ... hakkında sonuç doğuracağı, ..."ın alacaklı olmadığı dönemde temlik tarihinden önce düzenlediği belgenin kendisini bağlamayacağı, İİK"nın 71. maddesine göre itfanın ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararının borçlu ... yönünden de bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin takibin iptaline dair kararı borçlu ... yönünden usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekir.
SONUÇ: (1) Yukarıda (I) nolu bentte gösterilen nedenlerle, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının borçlu ... yönünden yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı oy birliği ile BOZULMASINA,
(2) Yukarıda (II) nolu bentte gösterilen nedenlerle, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının borçlu ... yönünden yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"na 5311 sayılı Kanun"un 29. maddesi ile eklenen “geçici madde 7” atfıyla uygulanması gereken aynı Kanun"un 366. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.10.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Talep kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan icra takibinde itfa sebebi ile takibin iptaline ilişkindir. Takibin kesinleşmesinden önce borcun itfa edildiğini borçlu yalnız resmi veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir belge ile ödeme emrinin tebliğinden itibaren İİK’nın 168. maddesinin 5. bendi uyarınca 5 günlük süre içinde icra mahkemesine dilekçe ile bildirmek zorundadır. Takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa (ödeme, ibra gibi) edildiğini ileri sürerek takibin iptalini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir. Borcun icra dairesine ödenmesi hâlinde icra dairesi borcun ödendiğini tespit eder ve icra takibin son bulduğa karar verir. İİK 71/1 maddesi icra dairesi dışında yapılan itfayı düzenlemekte olup itfanın noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı gerekir. Borçlunun adi belgeye dayanması hâlinde icra mahkemesi alacaklıyı imza hakkında beyanda bulunmak üzere duruşmaya çağırır.
Alacaklı adi belge altındaki imzayı inkar ederse icra hâkimi İİK’ nın m. 68/5 hükmünü kıyasen uygulayamaz ve imzanın alacaklıya ait olup olmadığı hakkında bir inceleme yapamaz (veya bilirkişiye yaptıramaz); takibin iptalini reddetmekle yükümlüdür (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuk El Kitabı, Ankara 2013 s.340).
İtfa nedeniyle İİK’ nın 71/1 maddesi uyarınca icra takibinin iptal edilmesi için itfanın takibin kesinleşmesinden sonraki bir dönemde olması ve 71/1. maddesinde yazılı belgelerle ispatı gereklidir.
Somut olayda ödeme emri 07.05.2010 tarihinde borçlu ...’a, 11.07.2011 tarihinde ise borçlu ...’a tebliğ edilmiştir.
Borçlular 23.09.2013 tarihli icra mahkemesine başvurusunda takip borcunu ödeyip alacaklının vekili Av. ...’ın yanında çalışan ...’dan borcun kalmadığına dair “Belge” başlıklı 11.07.2011 tarihli imzalı ibraname aldıklarını, bu ibranameden sonra alacaklı ... tarafından dosya alacağının ...’a temlik edildiğini ileri sürerek itfa sebebi ile takibin iptali ve %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmişlerdir.
Temlik alacaklısı, cevap dilekçesinde, dosya alacaklısı ... ile davacı ...’un babası ...’un yanında yaptıkları telefon görüşmesi üzerine tarafların anlaşmalarına dayalı olarak verdiği belge olduğunu, belgede borcun sona erdirildiği hususunun bulunmadığını, belgeden sonra asıl alacaklı ...’ın icra dosyasının takibi için başka bir avukata vekalet vermesi borçluların bu hususa bir itirazlarının olmamasının, taraflar arasında bir ödeme ve anlaşmanın olmadığını gösterdiğini beyan etmiştir. Söz konusu 14.03.2011 tarihli “belge” başlıklı adi yazılı belge “ ...’a ait dosyalardan alacaklı ile kendi aralarında anlaşmış olup dosyaya ait herhangi bir borç kalmamıştır” şeklindedir. Belgenin altında bir isimsiz imza ile ... ismi ve imzası bulunmaktadır. Belgeyi ...’ın imzaladığı, imza tarihinde icra dosya alacaklısının ... olduğu imza sahibi ...’ın ise alacaklı ...’ın vekili Av. ...’ın yanında çalıştığı çekişmesizdir.
Bu belgenin verildiği tarihte dosya alacaklısı olan ...’ın veya vekilinin belgede imzasının olmadığı gibi dosya alacaklısınca ödeme olgusu kabul edilmediğinden bu belge İİK 71/1 maddesi anlamında imzası ikrar edilmiş bir belge değildir. Öte yandan belgenin içeriğinden dosya borcunun ödendiği veya başka bir sebeple itfa edildiği yazılı olmayıp alacaklı ile borçlunun aralarında anlaştığından bahisle dosya borcu kalmadığı ibaresi nedeniyle borcu söndüren bir belge niteliği taşımamaktadır. Bu belgenin verildiği tarihte dosya alacaklısı olmayan ...’ın sonradan dosya alacağını temlik alması, belgeyi geriye etkili olarak İİK 71/1 maddesi kapsamında bir belge hâline getirmez.
Belgeyi düzenleyen ...’ın daha sonra dosya alacağını temlik almasından dolayı kötü niyetli olduğu sebebi ile takibin iptaline İİK 71/1 hükmüne göre karar verilemez.
Mahkemece takip konusu bonolar bakımından bedelsiz kalan senedi kullanma suçundan dolayı Konya 7.Sulh Ceza Mahkemesinin kararı ile ... ve ...’ın cezalandırılmasına ve her iki sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini gerekçe göstererek takibin iptaline karar verilmesi doğru olmayıp hüküm Yargıtay 12. Hukuk Dairesince hükmün açıklanmasının geri bırakılma kararının kesin bir mahkumiyet hükmü olmadığından hukuki sonuç doğurmayacağı, borçluların itfa itirazının resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlanamadığından bozulmasına karar verilmiştir.
Ancak borçlu ...’a ödeme emri 01.11.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olduğuna göre itfa belgesi 14.03.2011 tarihli bulunduğundan itfa olgusu takibin kesinleşmesinden önceki döneme dayandığından İİK’nın 168/5 maddesi uyarınca 5 günlük itiraz süresi içerisinde ileri sürülmesi gerekirken, bu süre geçirildikten sonra icra mahkemesine başvurulduğu görülmektedir. Bu nedenle istemin bu borçlu yönünden süreden reddine karar verilmesi gerekli olduğundan borçlu ... yönünden hükmün değişik gerekçe ile onanması görüşüne katılıyorum. Ancak diğer borçlu yönünden takibin kesinleşmesinden sonraki itfa nedeniyle takibin iptali istendiği, itfanın ise İİK 71/1 maddesi kapsamında belgelerle ispatlanamadığı yönündeki Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin bozma kararı usul ve yasaya uygundur.
Mahkemece anılan belgenin tarihi ile aynı gün olan 14.03.2011 tarihinde alacaklı vekilinin borçlu...’in araçları üzerindeki haciz şerhini kaldırılmasını talep ettiği, belgeyi düzenlenen ...’ın belge tarihinden birkaç ay sonra dosya alacağını temlik alıp takibe devam etmesinde iyiniyetli durumun görülmediği gibi yargılama gerektiren nedenlere dayanılarak direnme kararı verilmesi isabetsiz olup direnme hükmünün borçlu ... yönünden bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Hukuk Genel Kurulunun, mahkemece kararının borçlu ... yönünden onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.