21. Hukuk Dairesi 2016/2719 E. , 2017/6783 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz kapsamına ve sebeplerine göre davalının tüm, davacının ise sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazasına bağlı ölüm nedeniyle sigortalının hak sahipleri tarafından açılan maddi ve manevi zararlarının giderilmesi talebine ilişkindir.
Mahkemece, maddi tazminat taleplerinin reddine, manevi tazminat taleplerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde; 01.08.2013 günü, davalıya ait iş yerinde çalışan davacılar murisinin iş kazası nedeniyle hayatını kaybettiği, SGK Başkanlığı tahkikat raporu ile olayın iş kazası olarak kabul edildiği, kurum tarafından gelire hak kazanan davacılar için peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, davalı işveren şirketin %70 kusurlu kabul edildiği, davcı eş Hatice için 25.000TL, davacı 2 çocuktan her biri için 10.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve ilgili davacı hak sahibine ödenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, her bir davacı hak sahibi yararına hükmedilen manevi tazminat miktarlarının az olduğu ortadadır.
O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği halinde davacılara ödenmesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 25.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.