14. Hukuk Dairesi 2017/5195 E. , 2018/4677 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bayındır Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, 22.12.2015 tarihinde verilen dilekçeyle inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tecsil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 31.03.2017 tarihli hükmün ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. ... Bölge adliye mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma talebi davanın değeri itibariyle reddedilerek süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriği incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Dava, inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların amcaları olan dava dışı ..."na ait 470 parsel sayılı taşınmazda babaları olan dava dışı ..."nun da hakkı bulunduğunu, miras paylaşımı esnasında amca ve babalarının 407 parselin ifrazıyla oluşacak parselin davacı ve davalı adına tescil edileceği konusunda anlaştıklarını, amcaları ..."nun 407 parselin ifrazıyla oluşan 654 parsel sayılı taşınmazı 11.06.2015 tarihinde davalı ..."na devrettiğini, bu devir her ne kadar resmi belgelerde satış işlemi olarak gözükse de devirdeki amacın aradaki anlaşmanın gerçekleşmesini sağlamak olduğunu, davalının satış senedinde belirtilen 10.000 TL.yi ödemediğini, davalının 1/2 hisseyi davacı kardeşine devredeceği beyanıyla taşınmazın tümünün adına tescil edildiği, ancak davalının devre yanaşmadığını belirterek 654 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesinin davacı adına tescil edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalının amcası olan dava dışı ..."na borç verdiği, zaman zaman piyasaya olan borçlarını ödediği, İbrahim"in bunları geri verememesi üzerine dava konusu taşınmazı devrettiğini, aradaki farkın İbrahim"e elden ve nakten ödendiğini, davacının iddia ettiği gibi muvazaalı bir durumun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 654 parsel sayılı taşınmazın davalı ... oğlu ... adına kayıtlı olan tapusunun 1/2 hissesi oranında iptali ile, iptal edilen kısmın davacı ... oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf talebinde bulunmuş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; dosyada davacı ve davalı arasında dava konusu taşınmazın 1/2"sinin davacıya devredileceğine dair sözleşme veya bu konuda davalı ..."nun eli ürünü olan yazılı bir belge bulunmamaktadır. Dosya arasındaki 01.04.2011 tarihli adi yazılı sözleşme tarafların amcası olan dava dışı ... ile yargılama aşamasında (29.04.2016"da) vefat eden babaları dava dışı ... arasında yapılmıştır. Davacı, kendisi ve davalının tarafı olmadığı sözleşmeye dayanarak ... iptali ve tescil isteminde bulunamayacağından, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi ve bölge adliye mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle HMK 373/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 19.06.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve kanuna uygun olup, davalı vekilinin istinaf başvurusunu esastan reddeden ... Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun yerel mahkeme hükmünün bozulması yönündeki kararına katılamıyorum.