10. Hukuk Dairesi 2018/3890 E. , 2019/4450 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 10.11.2010 tarihli iş kazasında ölen sigortalının hak sahibine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının tazmini istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesidir.
Mahkemece uyulan bozma ilamında “Dosya kapsamı incelendiğinde, aynı olayda iş kazasına vefat eden dava dışı ...’in hak sahiplerine yapılan ödemelerin rücuan tazmini için açılan Konya 4. İş Mahkemesinin 2.12.2014 tarih 2012/44 E. 2014/546 K. sayılı dava dosyasında davalı işverene %70 kazalı işçiye %30 oranında kusur verildiği, aynı olaya ilişkin iki davada birbiri ile çelişkili raporlar alınarak karar verildiği anlaşılmaktadır. Aynı olay nedeniyle tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığının ortadan kalkması, hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması yönü gözetilerek, sorumlular hakkında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan 2012/192 esas sayılı ceza davasının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, hakkında mahkumiyet kararı verilip kesinleşenlere de bir miktar kusur verilmesi gerektiği gözetilerek, olayda ölen diğer sigortalılar hakkında yapılan sosyal sigorta yardımlarının tazmini amacıyla davacı Kurum tarafından açılan başka rücu davalarının olup olmadığı, ilgili dosyalarda tarafların kusur oran ve aidiyetlerinin kesinleşip kesinleşmediği belirlenmeli, tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, zararlandırıcı sigorta olayındaki kusur oran ve aidiyetleri konusunda varsa çelişkinin giderilmesi hususunda işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman olan bilirkişi heyetinden oluşa uygun kusur raporu alınmalı ve sonucuna göre karar verilmesi” gerektiği belirtilmiştir.
10.11.2010 tarihinde davalıya ait 25 katlı bina inşaatında asansör kılavuz raylarının montoj işinde çalışırken platformu taşıyan halatın kopması ile platforma birlikte düşerek davaya konu sigortalı ile birlikte 4 kişinin vefat ettiği, iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalı ..."ın hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelirin tahsili için açılan işbu davada, Mahkemece, bozma ilamına uyularak alınan bilirkişi raporu doğrultusunda teselsül talebi bulunmadığı halde şirketin teselsül hükümleri gözetilerek sorumluluğuna karar verildiği anlaşılmıştır.
Sorumlular hakkında Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın sonucunda davalı işyeri sorumluları olan... ve ...’ın mahkumiyetlerine, ...’ın beraatine karar verildiği, kararın Yargıtay’dan geçerek onandığı, Mahkemece, davalı ... A.Ş %70, ... %5, ... %5, ... %5, ... %5 ve işçi ... %5 kusurlu bulan bilirkişi raporu doğrultusunda teselsül hükleri gözetilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Aynı olayda iş kazasına vefat eden dava dışı ...’in hak sahiplerine yapılan ödemelerin rücuan tazmini için açılan Konya 4. İş Mahkemesinin 15.3.2018 tarih 2017/133E. 2018/121K. sayılı dava dosyasında davalı ... A.Ş %85 bu kusurun içinde değerlendirmek üzere ... %5, ... ve kazalı işçiye %15 oranında kusur verildiği anlaşılmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 50. maddesi (tam teselsül) yada birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 51. maddesi (eksik teselsül) uyarınca ve aynı yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda da, öğretideki eleştiriler doğrultusunda tam ve eksik teselsül ayırımı kaldırılmışsa da (61. madde gerekçesi), teselsül esasına dayanan sorumluluk ilkesine ilişkin düzenlemeler korunmuş ve anılan Kanun"un birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen 61. maddesinde de; “ Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü yer almıştır. Anılan Kanun"un 163. maddesinde de davacının, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı tek bir dava ile isteyebileceği gibi sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebileceği öngörülmüştür. Anılan Yasanın 163. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanmak için, zarara uğrayanın, talebi gereklidir.
Mahkemece, davacının müteselsil talebi bulunmaması karşısında %95 kusur üzerinden belirlenmek suretiyle taleple bağlı kalınarak kurum zararına hükmedilmesi ve ... beraat ettiği halde kusur verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir
O hâlde, taraf vekilleri bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 16.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.