1. Hukuk Dairesi 2015/16758 E. , 2018/13103 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, alacak davası sonunda, yerel mahkemece davalı ... yönünden davanın reddine, diğer davalı Maliye Hazinesi yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, 73 ada 75 parsel sayılı taşınmazın 1948 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında 1/4’er payının mirasbırakanları ... kızı ... ve ... kızı ... adlarına tespit edildiğini, murisleri ... kızı ... ve ..."ün kızı ... hakkında ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nde açılan gaiplik davası neticesinde adı geçen kişilere kayyım tayin edildiğini, daha sonra dava konusu taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı hisselerin iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, gaiplik ve kayyımlık kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar vekili, dava konusu taşınmazın bir kısım paydaşlarına ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1993/15 E- 1993/89 K sayılı ilamı ile kayyım tayin edildiğini ve 3561 sayılı yasa gereğince taşınmazın kayyım marifeti ile 10 yıl süre ile idare edildiğini, bu süreçte taşınmaz maliklerinin ortaya çıkmadığını, bu nedenle ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2003/829 E- 2004/356 K sayılı ilamı ile adı geçenlerin gaipliklerine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiğini, diğer davalı ...’ne bu davada husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın niteliğine göre kayıt malikine karşı açılması gerektiği, ... Tapu Müdürlüğü"ne davada husumet düşmediği gerekçesi ile bu davalı hakkındaki davanın husumetten reddine, her ne kadar dava konusu taşınmaz Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tescil edilmiş ise de, tescilin dayanağı olarak gösterilen ilamın dava konusu taşınmazla ilgisinin bulunmadığı gerekçesi ile davalı Hazine yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 73 ada 75 parsel sayılı taşınmaz 26.7.1948 tarihli kadastro işlemi ile ¼’er paylar ile davacıların murisleri ... kızı...ve ... kızı ... adlarına kayıtlı iken,adı geçen mirasbırakanların paylarının 18.05.2007 tarihinde hükmen tescil yolu ile davalı Maliye Hazinesi adına tescil edildiği, ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/829 E-2004/356 K sayılı kararı ile dava dışı 73 ada 11 parsel sayılı taşınmazın malikleri ... kızı ... ve ...kızı ...’nın gaipliklerine ve hisselerinin tamamının Hazine adına tesciline karar verildiği, kesinleşme şerhini içeren karar aslının dava dışı 73 ada 11 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tescili için ... Defterdarlığı ... Milli Emlak Dairesi Başkanlığı’nın 17.10.2005 tarihli yazısı ile birlikte Tapu Müdürlüğü’ne gönderildiği, gönderilen yazıda, verilen karar uyarınca söz konusu taşınmaz ile Tapu müdürlüğü dahilinde bulunan ... kızı ... ve ...kızı ... adına kayıtlı taşınmazları varsa Hazine adına tescilinin yapılarak tapu senedinin gönderilmesinin istendiği, belirtilen bu yazı uyarınca dava konusu taşınmazdaki murislerin paylarının Hazine adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davada ileri sürülen isteğin niteliği ve murislerin ölüm tarihi itibariyle elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu ve davanın tereke adına görülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK"nın 701. maddesinde "Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK"nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş(11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakanlardan ...’in 12.08.1935, ...’ın ise 12.01.1969 tarihinde öldükleri, geriye mirasçıları olarak davacılar ile dava dışı ...,..., ..., ... ve ...’un kaldıkları sabittir.
Hal böyle olunca, dava dışı kalan mirasçılar ...,...,..., ... ve ...’un davaya muvafakatlerinin alınması ya da miras şirketine TMK"nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı Hazine’nin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 03/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.