13. Hukuk Dairesi 2016/8688 E. , 2017/9731 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, avukat olduğunu, davalı şirketin vekili sıfatı ile leh ve aleyhine açılmış dava ve icra dosyalarını takip ettiği sırada, davalı şirket tarafından ... "in tasfiyeye girdiği bahane edilerek 19.01.2010 tarihli azilname ile azledildiğini, davalının, vekalet görevinin gereği gibi yerine getirilmediği yönünde bir iddiası olmadığını, dolayısıyla azlin haksız olduğunu, davalı ile aralarında yazılı bir sözleşme bulunmadığını ve ücretinin ödenmediğini savunarak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; akdi ve karşı yan vekalet ücreti olmak üzere toplam 60.000 TL alacağın, azilname tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı şirketten tahsilini istemiştir.Davalı, dava dışı ... Danışmanlık Hizm. Ltd. Şti ile aralarında hizmet sözleşmesi imzalandığını, bu şirketin ortaklarının davacının eski eşi ve kızı olduğunu, 2009 yılına kadar davacı ile bu şirketin iki ayrı muhatap olduğunu bilmediklerini, 2009 yılı Aralık ayında bu şirketten aldıkları elektronik posta ile bundan sonra hizmet bedellerinin davacı hesabına yatırılmasının istenildiğini, bunun üzerine ticaret sicilinden yapılan araştırma neticesinde şirketin 29.12.2009 tarihinde tasfiyeye girdiğini öğrendiklerini ve 18.01.2010 tarihli ihtarname ile şirket ile aralarındaki sözleşmenin feshedildiğini, 19.01.2010 tarihli ihtarname ile de davacı avukatın azledildiğini ve azlin haklı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Somut olaya bakıldığında; Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı avukatın haklı olarak azledildiğinin kabulü gerekir. Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. O halde mahkemece, azlin haklı olduğu kabul edildiğine göre haklı azlin sonuçlarına göre tarafların tüm delilleri ve davalının ödeme savunması da değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.3-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent gereğince temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 216,45 TL harcın davalıya, 29,20 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.