13. Ceza Dairesi 2019/12644 E. , 2019/16943 K.
"İçtihat Metni"Hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından sanık hakkında yapılan duruşma sonunda; sanığın mahkumiyetine ilişkin Erzincan 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 13.12.2018 tarih 2017/240-2018/693 E.-K. sayılı hükmün sanık ve müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin 08.03.2019 tarih ve 2019/802-513 E.-K. sayılı ilamı ile düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, anılan kararın sanık ve müdafii tarafından temyizi üzerine Dairemizin 17.09.2019 tarih ve 2019/6668-12629 sayılı ilamı ile müşteki ...’e yönelik konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından, katılan ...’a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümler yönünden; 5271 sayılı CMK"nın 286/2-a maddesi uyarınca, müşteki ...’a yönelik konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hüküm yönünden; CMK"nın 286/2-b maddesi uyarınca temyiz istemlerinin CMK"nın 298. maddesi uyarınca miktar itibariyle reddine; hırsızlık suçundan kurulan hüküm yönünden ise temyiz dilekçelerinde hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasına yönelik herhangi bir sebep gösterilmediğinden ve CMK"nın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilemediğinden temyiz istemlerinin CMK"nın 298. maddesi uyarınca gerekçe yönünden reddine karar verildiği, bu karara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 13.11.2019 tarih ve 2019/105284 sayılı yazısı ile özetle, gerekçeli kararda sanığın lehine ve aleyhine olan tüm delillerin tartışılarak, gerekçe kurulurken hangisine üstünlük tanındığının belirtilmesi gerektiği, aksi halde bu hususun kesin bozma sebebi olduğu, tanık İbrahim’in sanığı hazırlık aşamasında facebook üzerinden alınan fotoğraftan teşhis etmesine rağmen duruşmada teşhis edemediği, tanığın hazırlık aşamasındaki teşhisine neden üstünlük tanındığının gerekçede belirtilmediği, sadece tanığın fotoğraf üzerinden yaptığı teşhis ile ihbar tutanağının hükme esas alındığı, tanığın duruşmada sanığı teşhis edememesinin gerekçede ayrıca açıklanmadığı, belirtilen bu hususun CMK"nın 289/1-g maddesindeki kesin hukuka aykırılık hallerinden kararın yeterli gerekçeyi içermemesi halini oluşturduğu, ayrıca bunun dışında sanık ve müdafiinin başkaca temyiz nedenlerinin de bulunduğu, bu itibarla; sanık hakkındaki hırsızlık suçundan temyiz isteminin reddine ilişkin kararın kaldırılarak hükmün esastan incelenmesi gerektiği talebiyle itirazda bulunulması üzerine dosya Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hırsızlık suçuna ilişkin olarak 13.11.2019 tarih ve 2019/105284 sayılı itiraz istemi yerinde olduğundan KABULÜ ile;
Dairemizin 17.09.2019 tarih ve 2019/6668-12629 sayılı kararının hırsızlık suçuna ilişkin (II) numaralı bendinin kaldırılarak yeniden yapılan incelemede;
Sanık hakkında müştekiler ... ve ... ile katılan katılan ...’a yönelik hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
5271 sayılı CMK"nın “Temyiz nedeni” başlıklı 288. maddesi uyarınca;
(1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.""
Aynı Kanun’un “Hukuka kesin aykırılık halleri” başlıklı 289. maddesi uyarınca;
(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
B) Hakimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu halde hakimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Temyiz başvurusunun içeriği” başlıklı 294. maddesi uyarınca;
(1)Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
(2)Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.”
Temyiz isteminin reddi” başlıklı 298. maddesi uyarınca;
Yargıtay, süresinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.
Nihayet “Temyiz isteminin esastan reddi veya hükmün bozulması” başlıklı 302. maddesi uyarınca;
(1)Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması halinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.
(2)Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilamda ayrı ayrı gösterilir.
(3)Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir.
(4)Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur.
(5) 289 uncu madde hükümleri saklıdır.
Yukarıda özetlenen mevzuat hükümleri uyarınca, istinaf sonrası temyiz incelemesi sebebe bağlı olup hukuksal denetimle sınırlıdır. Temyizde kural olarak maddi vakıa denetimi, diğer bir ifadeyle sübut denetimi yapılamaz.
Dairemize göre, ilk derece mahkemesi ve son tahlilde istinaf mahkemesinin maddi vakıa konusundaki kabulü akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı ise bu durumda istisnaen maddi vakıa yani sübut konusuna girilebilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; ilk derece mahkemesi ve istinaf, sanığın mağdurun kendisine “hödük” demesine kızarak ona karşı kasten yaralama suçunu işlediğini kabul etmiş, bu sebeple sanık hakkında haksız tahrik altında kasten nitelikli yaralama suçundan verilen cezada indirim yapılmış ve katılan da “ben ... hödük demedim. O nedenle haksız tahrik indirimi yapılmamalıydı” biçiminde bir gerekçeyle hükmü temyiz olsun. İlk derece ve istinaf mahkemesince hödük denildiğinin kabul edilmesi konusunun irdelenmesi bir maddi vakıa denetimi yani sübut denetimi olup, kural olarak temyiz denetiminde bu konuya girilmemelidir.
Ancak; “hödük” kelimesinin ne anlama geldiği, bu sözün haksız fiil teşkil edip etmediği, somut olayda tahrik hükümlerinin nasıl yorumlanıp, uygulandığı hususlarının denetlenmesi ise; hukuksal denetimdir ve temyizde yapılması gereken de budur.
Mağdur temyiz dilekçesinde, “... doğuştan sağır dilsizim, bu sebeple hödük demem mümkün değil” deyip, dilekçe ekinde de de buna dair sağlık kurulu raporu ibraz etmiş ise, bu kabul; akla, mantığa, ilme ve fenne aykırı olacağından artık vakıa denetimi yapılabileceği düşüncesindeyiz.
Nitekim Dairemiz, bu düşüncelerden hareketle verdiği 24.05.2018 günlü, 2017/5297 esas ve 2018/8102 sayılı kararında, sanık müdafiinin müvekkili hakkında TCK"nın 143. maddesinin uygulanmaması gerektiğini temyiz nedeni yaptığı olayda, ilk derece mahkemesi ve istinaf ceza dairesinin 27.01.2015 günü, suçun işlendiği saat dilimi olarak kabul ettiği 18:30-21:00 saatleri arasının değil de gündüz sayılabilecek başka bir saatin suç saati olarak kabul edilip edilmemesini, yani suç saatine ilişkin sübut konusunu denetlemenin bir maddi vakıa denetimi olacağını, temyiz denetiminde bunun yapılamayacağını, suçun işlendiği kabul edilen saatin TCK"nın 6/1-e maddesi uyarınca gece vakti olup olmadığı, buna bağlı olarak aynı Kanun"un 143. maddesinin somut olayda uygulanması gerekip gerekmediği, gerekiyorsa doğru uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesinin ise, hukuksal denetim olduğunu, hukuksal denetimle sınırlı inceleme sonunda, somut olayda suç saati olarak kabul edilen saatin gece vakti olduğunu ve uygulamanın hukuka uygun olarak yapıldığını tespit ederek temyiz isteminin esastan reddiyle hükmün onanmasına karar vermiştir.
İstinaf sonrası temyizde önemli olan diğer bir konuda, temyiz incelemesinin sebebe bağlı ve sebeple sınırlı olarak yapılmasıdır.
CMK"nın 298. maddesi uyarınca, temyiz istemi sebep içermiyorsa reddi gerekir.
Bu izahattan sonra somut olaya gelecek olursak;
Gerekçeli kararda sanığın lehine ve aleyhine olan tüm delillerin tartışılarak, gerekçe kurulurken hangisine üstünlük tanındığının belirtilmesi gerektiği, aksi halde bu hususun kesin bozma sebebi teşkil ettiği, tanık ...’ın, sanığı hazırlık aşamasında facebook üzerinden alınan fotoğraftan teşhis edip duruşmada teşhis edemediği, tanığın hazırlık aşamasında yaptığı bu teşhise neden üstünlük tanındığının gerekçede ayrıca açıklanmadığı, gerekçede sadece tanığın fotoğraf üzerinden yaptığı teşhis işlemi ile ihbar tutanağının hükme esas alınarak, tanığın duruşmada sanığı teşhis edememesinin açıklanmadığının anlaşılması karşısında; kararın, tanığın hazırlık aşamasında alınan beyanına neden üstünlük tanındığına ilişkin gerekçeyi içermemesi nedeniyle kesin hukuka aykırılık hallerinden 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ve müdafiinin temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle CMK"nın 304/2. maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, dosyanın gereğinin ifası için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine, 25.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.