14. Hukuk Dairesi 2015/17530 E. , 2018/4621 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.12.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil, karşı davada TMK"nın 724 . Maddesi gereğince temliken tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 13.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve karşı davalı ... vekili ve karşı davacı ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 25.12.2012 tarihli dilekçesi ile 1852 parsel sayılı 7600 m2 tarla cinsli taşınmazda 14.09.1989 tarihinde tapuda malik olduğunu, davalının tarla üzerine bina yaparak ve ağaç dikerek müdahalenin önlenmesi, kaçak inşaatın kali ve 5000 TL ecrimisili yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı ve karşı davacı vekili, davacının davalının yatalak hasta olan eşinin öz halası olduğunu, 9 yıl önce tarla içinde su kanalı ile ayrılan 600 m2’lik kısma ev yapmalarını ve kendilerine ait olmasını istediğini, bu hususta davacının çizdiği kroki ve verdiği imzalı nüfus cüzdanı örneğini ibraz ettiklerini, geri kalan kısmın ise ağaçlandırılıp gelirinin paylaşılmasını teklif ettiğini, 45 adet ceviz 45 adet badem, 120 adet üzüm, 2 adet şeftali ve 2 adet erik ağacı dikilmiş olup 1 adet kuyu sondajı açıldığını, davacının 7 sene boyunca sürekli gelip gittiğini beyanla kötü niyetli olarak açılan davanın reddini, karşı dava olarak iyiniyetle 200.000 TL değerinde 3 katlı beton binanın değeri ve tarlaya ilave edilen değerlerin toplamı eklenerek 200.000 TL’nin yasal faiziyle davacıdan tahsili istenmiştir. 24.09.2013 tarihinde karşı dava ile ilgili olarak harç ikmali yapılmıştır.
Mahkemece, 01.11.2013 tarihinde yapılan keşifte taraf şahitleri dinlenerek ve keşif sonucu düzenlenen ... ve inşaat mühendisleri raporları alındıktan sonra davanın kısmen kabulü ile dava konusu davacı adına kayıtlı 1852 parsel sayılı taşınmaza davalının bina yapması konusunda davacının rızası olduğu ispat edilemediğinden davacının elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne 18.11.2013 tarihli rapor ve krokide A ve B harfi ile gösterilen 7600 m2’lik alana davalının elatmanın önlenmesine, ancak ecrimisil talebi yönünden davalının inşaat yapıncaya kadar davacının izni ve rızası ile ekip biçmiş olduğundan ecrimisil talebinin reddine ancak krokide A ve B işaretli bina, müştemilat ve sondaj kuyusu toplamı 63.948 TL olup ifrazı mümkün bulunmadığından ve kalli fahiş zarar doğuracağından kal talebinin reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile TMK 724. maddesi gereğince iyiniyetli olarak binayı davacının izni ile yaptığı ispat edilemediğinden temliken tescil talebinin reddine, ancak inşaatın kallinin fahiş zarar doğuracağından ayrıca ağaçlar yönünden kal talebi de bulunmadığından sadece keşif krokisindeki A ve B harfli muhdesat bedeli olarak 63.948 TL’nin davalı ...’den yasal faiziyle tahsiline 13.05.2015 tarihinde karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve karşı davalı ... vekili ve katılma yolu ile davalı ve karşı davacı ... vekili ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Asıl dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; karşılık dava, TMK’nın 724. maddesine dayalı ... iptali tescil olmadığı takdirde binanın değeri ve tarlaya katılan değer olan 200.000,00 TL"nin yasal faizi tahsili istemine ilişkindir.
1-Hemen belirtilmelidir ki, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın davacı ... adına kayıtlı 1852 parsel sayılı 7600 m2 tarla cinsli taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu böyle bir davada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 120. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 16. maddeleri uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, el atılan yerin ve malzeme sahibi iyiniyetli sayılmadığından yıkımı istenen yapı ve muhdesatın TMK 4. maddesi gereğince hakimin takdir yetkisi ile belirlenecek olan ve malzemenin arsa sahibi yönünden taşıdığı en az değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur (4.3.1953 tarihli ve 10/2 sayılı İBK).
Oysa asıl dava dilekçesinde, dava değerinin harca tabi tarla değeri 5.000,00 TL talep edilen ecrimisil miktarı 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL olarak gösterildiği ve bu değer üzerinden harç yatırıldığı ancak 01.11.2013 tarihinde yapılan keşif sonucu düzenlenen keşif raporları ve ek raporlar dikkate alınıp ve yukarıda belirtilen ilkelere göre hesaplanacak asgari levazım bedeli belirlendikten sonra tespit edilecek bu bedel ve elatılan yerin ve ecrimisilin toplamı üzerinden tüm talepler yönünden harç ikmali yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp anılan hususun (temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın) mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve emredici nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür.
Hâl böyle olunca, öncelikle asıl davada ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi ve yıkım istekleri ile ilgili olarak keşfen saptanan ya da saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek bu istemler yönünden de işin esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Değinilen bu hususun gözardı edilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
2-Öte yandan, TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
Türk Medeni Kanununun 723.maddesi uyarınca ödenecek olan tazminatın tutarı malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. Üzerine inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen kişi kural olarak iyiniyetlidir. Bunun gibi inşaatı arazi sahibinin açık veya örtülü muvafakatı ile yapan malzeme sahibi de iyiniyetli sayılır.Buna karşılık,üzerinde inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilen veya bilmesi gereken kişi kötüniyetlidir (Prof.Dr...Türk Eşya Hukuku.... 1978.sh.610).Malzeme maliki ve arazi sahibi iyiniyetli ise malzeme sahibine muhik bir tazminat ödenmelidir. Muhik tazminatın tespit ve takdiri hakime ait bir görevdir. Olayın özelliğine göre malzemenin dava tarihindeki değeri gözetilerek takdir edilir. Malzeme sahibi kötüniyetli ise arsa sahibi malzemenin kendisi yönünden taşıdığı en az değeri öder. Bu değer inşaat nedeniyle taşınmazda meydana gelen objektif değer artışı oranı olmayacağından burada da olayın özelliğine göre hakimin geniş taktir yetkisi bulunmaktadır ( TMK.m.4).
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Somut olaya gelince, karşılık davada iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle TMK"nın 724. maddesine dayalı olarak temliken tescil istemine ilişkin olduğundan mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak davalı-karşı davacının davaya konu olan binada zemin katın sıvalı ve ancak boyasız halde bitmiş olduğu ve kullanıldığı 1 ve 2. Kattın sadece kaba inşaat halinde bulunduğu binanın davacı-karşı davalı ..."in izni ile yapıldığı iddiası ıspat edilemediği gibi karşılık davacı ..."ın iyiniyetinden bahsedilemeyeceği gibi fen bilirkişinin keşif souncu düzenlenen 08.05.2014 tarihli ek raporunda 3194 sayılı İmar Kanunu ve 5403 sayılı Toprak Kanunu ve Yönetmeliği dikkate alındığında dava konusu içerisinde 3 katlı ev ve bu eve bitişik ev bulunan keşif krokisinde A harfli (623,68 m2) kısmın dava konusu 1852 parsel sayılı 7600 m2 tarla cinsli taşınmazdan ifrazının mümkün olmayacağı belirtilmiş olmakla karşılık davacının TMK"nın 724. Maddesi uyarınca temliken tescil talebinin reddine dair karar yönünden karşılık davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. Numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle karşı davacı ... vekilin temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin yatırılan harcın davacı ..."e iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.