10. Hukuk Dairesi 2019/3042 E. , 2021/1352 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, Kurum"a karşı borçlu olmadığının tespit ile aylıkların kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması, birleşen dava ise, tahsis şartları oluşmadığından bahisle yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, asıl davanın reddine, Kurumun açtığı karşı davanın ise kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı-birleşen davada davalı ... ve davalı birleşen davada davacı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 27.11.2014 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile “…davaya HMK’nun “Tarafta iradi değişiklik” başlığını taşıyan 124’üncü maddesi gereği ... T.C. Kimlik numaralı ...’ın davaya dâhil edilerek ve davaya katılımı sağlanarak, delilleri toplanmalı; davalının çalışmalarında iptale konu olan işyerinden verilen işe giriş bildirgesindeki imzalar incelenmeli; iptale konu dönemdeki ... sicil numaralı işyerinden verilen dönem bordrolarında çalışmaları bulunan çalışanlar re’sen belirlenerek bilgi ve görgüleri alınmalı; çalışmaların aidiyetinin kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde etraflıca araştırılması ve dosya arasındaki belgelerden kurum kayıtlarında T.C. nosu olmayan ... oğlu ve (başka bir işe giriş bildirgesinden anne adının ... olduğu hususunda tereddüt oluşan 1957 doğumlu ... ile T.C. nosu olan ve Kurumca hizmetlerin karıştığı iddia edilen 10.09.1964 doğumlu fakat Ahmet Hamdi ve Ayşe oğlu ... adına belgelerin bulunduğu anlaşılmakta olup, her iki ... (veya ...) ile davacının devam eden ... sicil numarası ile 1964 doğumlu olan davacı hakkında sigortalılık başlangıç tarihinin T.C. nosu olmayan ... oğlu ...’a ait görünen giriş bildirgesi ile 10.05.1974 olarak esas alınarak (aslen bu halde davacının 10 yaşında işe girdiğinin kabul edilmesi suretiyle) aylığın bağlandığı hususu da dikkate alınarak Kurum tarafından tespit edilen ... T.C. Kimlik numaralı ... ile Kurum kayıtlarında belirlenen 1957 doğumlu ...’ın da kimlik bilgilerindeki çelişkilerin giderilmesi için öncelikle davacı kurumdan sorulmalı, öncelikle aidiyet sorununun çözümü sağlandıktan sonra davacıya ait tüm hizmetler eksiksiz ve tereddüte meydan vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, Kurumun işlemine göre 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesi kapsamında bozma kararımız çerçevesinde irdeleme ve araştırma yapılmak suretiyle bir karar verilmesi” gereklerine işaret edilerek, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK)
Eldeki davada ise, bozma gereklerinin yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Mahkemece, bozma sonrasında aldırılan rapor ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davacı hakkında uyulan bozma ilamı ve oluşan usuli kazanılmış hak çerçevesinde, öncelikle tespit edilen diğer ...’ın davaya katılımının sağlanması ile bu kişinin de kurumca davacıya ait olduğu kabul edilen tüm hizmetleri bakımından iddia-savunma ve delillerinin belirlenmesi, ayrıca davacı hakkında yaşlılık aylığında esas alınan tüm hizmetler bakımından ve özellikle 10.05.1974-01.06.1979 arasında kabul edilen hizmetin davacıya aidiyetinin belirlenmesi ile iptale konu dönemdeki ... sicil numaralı işyerinden verilen dönem bordrolarında çalışmaları bulunan çalışanlar re’sen belirlenerek bilgi ve görgüleri sorulmalı ve sonucuna göre davalı kurumun iptal işleminin yerindeliği usulünce tartışıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, davacı tarafın bozma sonrası verdiği beyanında ... sicil numaralı işyerinde çalışmasının olmadığını belirttiği dikkate alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kurum verileri ile karşılaştırma yapılmaksızın, olması gereken basamaklar ve yükselme seyirleri net olarak belirtilmediği gibi, esas alınan raporda 2005 yılı artış oranının %7 olması gerekirken %8 olarak belirlendiği anlaşılmış olduğundan, anılan rapor hüküm vermeye elverişli değildir. Diğer taraftan, davacı hakkında bozma sonrasında, davalı Kurumca 25.09.2015 tarihinde davacıya yapılan fark ödemenin nedeni üzerinde durulmalı, bu kapsamda davacının 01.05.2011 tarihli ilk aylığının bozma doğrultusunda güncellenip güncellenmediği ve bu nedenle davacının talebinin karşılanarak dava konusunun devam edip etmediği üzerinde durulmalı ve Kurumca yeniden belirlenen basamaklar esas alınarak hesaplanan ve başlangıçtan itibaren davacıya ödenmesi gereken aylık miktarı Kurumdan sorulmalı, davacıya ay be ay ödenen aylıklar ile bağlanan aylıkta esas alınan tüm verileri içeren tahsis dosyası celp edilmeli ve gerektiğinde Kurum verilerinden ayrılan yönleri de belirleyen bir rapordan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de, davacı karşı davalı ... hakkında kurumca yapılan borç tahakkuk işleminin davacıya tebliği 23.06.2011 olmasına ve 5510 sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin b bendi kapsamında 23.06.2011-23.06.2006 arasındaki dönemin iadesi mümkün iken, 13.01.2011 tarihli kurum iç yazışmasına dair işleminin esas alınması ve aslen birleşen davada talep edilen tutar ile hükmedilen tutar dikkate alındığında kısmen kabule dair karar verilmesi gerekirken, aksi yöndeki karar tesisi isabetsizdir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya iadesine, 09.02.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.