Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/65 Esas 2016/9878 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/65
Karar No: 2016/9878
Karar Tarihi: 01.06.2016

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/65 Esas 2016/9878 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı banka ve davalı arasında yapılan kredi sözleşmesi uyarınca kefil olan davacının, borcun tasfiyesine yönelik olarak ödemekte iki ayrı dekontla toplam 56.757 TL ödeme yapmasına rağmen, davalı banka tarafından icra takibi devam ettirilmiştir. Davacı, dava açarak icra takibinin haksız olduğunu ve borçlu olmadığını iddia etmiştir. Mahkeme, bilirkişi raporu doğrultusunda yapılan ödemelerin yapılmasıyla borcun sona erdiğine hükmetmiştir. Ancak, bilirkişi raporunu düzenleyen gişe memurunun bankanın yetkilisi olmadığı bilgisine rağmen hüküm esas alınarak, mahkeme kararı bozulmuştur. Ayrıca, davacı olan Türkiye Halk Bankası'nın harçtan muaf olduğu ancak, davalı bankanın harçtan sorumlu tutulamayacağı yönünde karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Kanun Maddeleri: 4603 sayılı Yeniden Yapılandırma Kanunu.
19. Hukuk Dairesi         2016/65 E.  ,  2016/9878 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı, davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan kimse gelmemiş olduğundan incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    -KARAR-

    Davacı vekili, davalı banka ile dava dışı Karakuş... arasında akdolunan genel kredi sözleşmesinde müvekkilinin de kefil olarak yer aldığını, kredi alacağının tahsiline yönelik müvekkili aleyhine girişilen icra takibi sonrasında borcun tasfiyesine ilişkin kolaylık sağlanacağının söylenerek bakiye 56.757,00 TL borcu kaldığının belirlendiğini ve varılan mutabakat uyarınca bu borcun iki ayrı dekont ile müvekkili tarafından davalı bankaya ödendiği halde icra takibine devam edildiğini belirterek, takip nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, yazılı cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında borcun tasfiyesi konusunda mutabakata varıldığı söylenilen banka görevlisinin müvekkili bankayı temsil yetkisi bulunmadığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece toplanan deliller birlikte değerlendirilerek, benimsenen 12/06/2015 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, iki ayrı dekont ile bakiye borcun davacı tarafından ödendiğinin saptandığı, dekont üzerinde beyanda bulunan banka çalışanının davalı bankayı temsile yetkili olmamasının banka ile çalışanı arasındaki iç ilişki olup, yapılan ödemenin bankayı bağlayıcı nitelikte bulunduğu ve davacının yaptığı ödemeyle borcun sona erdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı banka tarafından aleyhine girişilen icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Yerel mahkemenin gerekçesine esas aldığı bilirkişi raporunda tartışılan belge davalı banka şubesinin gişe memuru olduğu belirtilen kişi tarafından düzenlenmiştir. Oysa davalı bankanın çift imza ile yetkilileri tarafından temsil edilebileceği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda gişe memurunun tek başına imzalamış olduğu belgenin davalı bankayı bağladığı yönündeki bilirkişi görüşünün hükme esas alınması doğru görülemez. Mahkemece bu ilke çerçevesinde davacı tarafından yapılan ödemeler ve davalı bankayı bağlayıcı nitelikte yazışmalar var ise bu hususlar üzerinde durulup tartışılarak deliller hep birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
    Kabule göre de, 4603 sayılı Yeniden Yapılandırma Kanunu uyarınca Türkiye Halk Bankası"nın davacı sıfatına sahip olduğu davalarda harçtan muaf olup, davalı durumundaki davalarda ise harç muafiyeti bulunmadığı halde davalı bankanın harçtan sorumlu olmadığı yönünde yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olmuştur.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma biçimine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde iadesine, 01/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.