1. Hukuk Dairesi 2018/2849 E. , 2018/13047 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.03.2018 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden fer"i müdahil ... Cemiyeti vekili Avukat ..., fer"i müdahil ... Universitesi Rektörlüğü vekili Avukat ..., davalı ... Eğitim Sağlık ve Sosyşal Yardım Vakfı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen Fer"i Müdahil ... Bölge Müdürlüğü vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ve bedel, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu taşınmazları mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak intifa hakkı ölünceye kadar kendisine ait olmak üzere davalı vakfa bağışladığını, bağışlanan taşınmazlardan 842 ada l0 parsel sayılı taşınmazın 4109 m2lik kısmının 6.986.354.000.000-TL bedelle kamulaştırıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapularının iptali ile adına tesciline, 842 ada 10 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, hak düşücürü sürenin geçtiğini, mirasbırakanın dava konusu taşımazları bağışlamadığını, vakıf senedini bizzat düzenleyerek davalı vakfı kurduğunu, mirasbırakanın mal kaçırma kastı bulunmadığını, feri müdahiller yapılan bağışların tenkise tabi olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptal- tescil ve bedel isteklerinin reddine, mirasbırakanın saklı pay kurallarına ortadan kaldırmak amacıyla tasarrufta bulunduğu gerekçesi ile tenkis isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’ün 19.01.2004 tarihinde bekar ve çocuksuz olarak öldüğü, ... 1. Aile Mahkemesinin 2006/682 Esas, 2009/198 Karar sayılı ilamı ile mirasbırakanın davacı ..."un babası olduğunun tespitine karar verildiği, kararın derecatten geçerek 12.11.2009 tarihinde kesinleştiği, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 23.12.2009 tarih ve 2009/1583 Esas, 2009/ 1555 Karar saylı kararı ile önceki mirasçılık belgesinin iptali ile yeni veraset ilamı düzenlendiği, kararın 15.01.2010 tarihinde kesinleştiği, böylece davacının mirasbırakanın tek mirasçısı olduğu, mirasbırakanın ... 6. noterliğinin 30.09.1992 tarih 55461 y. nolu işlemi ile ...’nın kurulması için vakıf senedi düzenlettiği ve dava konusu taşınmazları kurduğu vakfa tahsis ettiği, kazandırmaya konu taşınmazların 19.03.1996 gün ve 996 y. nolu işlem ile ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.04.1994 tarihli kesinleşen kararı gereği davalı vakıf adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, uygulamada ve öğretide muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Somut olayda yukarıda değinildiği şekilde bir temlik yapılmamış olup muris muvazaasının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bu nedene mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının temyiz itirazları yerine olmadığından reddine.
Davalı ve feri müdahillerin temyiz itrazlarına gelince;
Bilindiği üzere, TMK’nın 565/4 maddesinde ‘’mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmaların’’ tenkise tabi olduğu düzenlenmiştir.
Somut olayda, mirasbırakanın bir çocuğu olduğunu bilmemesi hayatın olağan akışına terstir. Mirasbırakan davalı vakfı kurduğunda 86 yaşında olup, davalı vakıf; ... Tıp Fakültesi ile kamuya yararlı derneklerden olan ...’nin hizmetlerinin daha geniş çapta ifası, gerekli alet ve edavatın temini, yoksul hastaların tedavisi için mali yardımda bulunmak amacıyla kurulmuştur. Öte yandan; mirasbırakanın davacının saklı payını zedeleme kastı olsa taşınmazları 3. kişilere satış suretiyle devretmesine bir engel olmadığı halde mirasbırakan kendi kurduğu ve aynı zamanda yöneticisi olduğu vakfa dava konusu taşınmazları özgülemiştir. Kaldı ki, mirasbırakanın terekesinde adına kayıtlı taşınmazlar da mevcut olup, saklı payı zedeleme kastı ile hareket etseydi terekesindeki diğer taşınmazları da elden çıkarabilceği açıktır.
Sonuç itibariyle, mirasbırakanın tasarrufunu davacının saklı payını zedeleme kastı ile gerçekleştirdiği hususu kanıtlanabilmiş değildir.
Hâl böyle olunca, tenkisin koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı ve feri müdahillerin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan fer"i müdahiller vekilleri ve davalı vekili için 1.630.00."ar -TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/10/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere ve özellikle dinlenen tanık beyanlarına göre mirasbırakanın anılan temliki TMK"nun 565/4 madde hükmünde belirtildiği şekilde saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla yaptığı anlaşıldığından, hükmün onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki aksi görüşüne katılmıyoruz.