10. Hukuk Dairesi 2018/3163 E. , 2019/4342 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Davacı tarafından sigortalılık başlangıç tarihinin 01.06.1988 olduğunun tespiti ,yaşlılık aylığı tahsis talebini reddeden kurum işleminin iptali ve 01.08.2016 tarihinden başlayarak tahakkuk edecek aylıkların ödeme tarihlerinden başlayacak yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsili istemli açılan davada yapılan yargılama sonucu Denizli 4. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen hükme karşı davalı Kurum vekili tarafından İstinaf yoluna başvurulması ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
Sigortalılık başlangıç tarihinin, 01.06.1988 olduğunun tespiti, yaşlılık aylığı tahsis talebini reddeden kurum işleminin iptali ve 01.08.2016 tarihinden başlayarak tahakkuk edecek aylıkların ödeme tarihlerinden başlayacak yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsilini istemiştir.
II- CEVAP:
Açılan davanın haksız ve yersiz açılmış bir dava olup ,kurumca yapılan inelemede davacının 01.04.1995 – 28.07.2016 tarihleri arası toplam 6357 prim ödeme gün sayısının tespit edildiğini, kurum işleminin iptalini gerektirecek bir hususu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
Her iki tanığın davacı ile aynı dönemde kamyon şoförlüğü yapmış, aynı köyden olup, aynı güzergahta taşımacılık faaliyetinde bulunmuş olmaları nedeniyle beyanlara itibar edilmiş olup; davacının 01.06.1988 tarihli işe girişi ile ilgili çalışmasının fiili olduğu, 506 sayılı Yasanın geçici 81-B-h maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanma şartları olan 25 yıl sigortalılık süresi, 51 yaş şartı ve en az 5450 gün prim ödeme şartları hususunda ,davacının tahsis talep atrihi itibafri ile 28 yıldan fazla sigortalılık süresi, 5357 gün prim gün sayısı (2926 sayılı yasa kapsamında ve 4/1-a statüsünde) sahip olup, 57 yaşını dolduruduğu, tahsis talebinde bulunduğu 29.07.2016 tarihinde yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı gerekçeleri ile; davanın kabulüne, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 01.06.1988 olduğunun tespitine, 22.08.2016 tarihli kurum işleminin iptaline, 29.7.2016 tarihli tahsis talebine binaen 01.08.2016 tarihinden başlamak üzere yaşlılık aylığı bağlanmasına, 01.08.2016 tarihinden başlamak üzere tahakkuk edecek aylıkların ödeme tarihinden başlamak üzere yasal faizi ile birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
B- BAM KARARI
Tanıkların olaylara dayalı somut anlatımları, davacının o tarih itibari ile 30 yaşında olması birlikte değerlendirildiğinde sigorta başlangıç tarihinin tespitine yönelik hükmün doğru olduğu gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili, davacının 01.04.1995 – 28.07.2016 tarihleri arası toplam 6357 prim ödeme gün sayısının olduğu, davacının bunun akdini yazılı delillerle ispatalaması gerektiği, kararın eksik araştırma sonucu verildiği, iddiaların doğru olduğu varsayılsa dahi bu hususta kurumun herhangi bir kusuru olmadığından aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğu gerekçeleriyle verilen kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI ve İNCELEME :
1-)Davanın yasal dayanağını 5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi yollamasıyla uygulanan mülga 506 sayılı Kanunun 79/10 ve 108. maddeleri oluşturmaktadır. 506 sayılı Kanunun 108.maddesine göre “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir”. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlaması ile edinilir. Fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde sigortalılık söz konusu olamaz. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda Hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında, her ne kadar davacının dosyada yer alan işe giriş bildirgesinin incelenmesinde, 01.06.1988 tarihinde şoför olarak ...‘a ait işyerinde çalışmaya başladığına dair bildirim gözükse de; çalışmanın fiili olup olmadığının tespiti bakımından, tanık ifadelerine bakıldığında ifadelerin soyut ibareler taşıdığı, davacının hangi tarihte işe başladığı, hangi ülkeler arası, hangi tarihlerde, hangi plakalı kamyonlarda, çalıştığı hususunda yeterli somut beyanlara rastlanılmadığı görülmektedir. Bu sebeple mahkemece, re"sen araştırma ilkesi ışığında; öncelikle belirtilen dönem kapsamında davacının çalıştığı iddia olunan babasına ait tescilli bir işyeri olup olmadığı araştırılmalı, işyerindeki bordrolu tanıklar ile komşu işyeri tanıkları re"sen belirlenerek bilgi ve görgülerine başvurulmalı; davacıya yapılan ödemelere ait kayıtlar ile çalışmaya ilişkin belgeler araştırılmalı ve varsa dosyaya getirtilmeli, davacının babasına ait olan ve tanığın da çalıştığını iddia ettiği kamyon plakaları ve plakalara kesilen trafik cezaları var ise tespit olunmalı, yapılan işin niteliğinden kaynaklı bu kamyonların bağlı oldukları ambarlar var ise tespit olunarak, davacının teslimatına ilişkin olarak belgeler düzenlenip, düzenlenmediği saptanmalı; davacının çalışmaya başlama tarihi şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.
2-) Eldeki davada yaşlılık aylığı tahsis talebinin ise, sigortalılık başlangıç tarihine ilişkin kararın şüphe götürmeyecek şekilde verilmesi sonucunda irdelenmesi gerekmektedir.
3-) Kabule görede; Mahkemece, süresinde ödenmeyen aylıklar nedeniyle, faizin başlangıç tarihi belirlenmesinde, Kuruma tanınan 5510 sayılı Yasa"nın 42. maddesinde yazılı üç aylık işlem süresinin varlığı karşısında; Kurum"un, ölüm aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren faiz alacağı ile sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde, fazla yasal faize hükmolunması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin BAM’a gönderilmesine, 15.05.2019 oybirliğiyle karar verildi.