10. Ceza Dairesi 2018/78 E. , 2018/2856 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı"nın, 03/01/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli ... hakkında açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama sonucunda, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığına dair İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarihli ve 2017/132 esas, 2017/614 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 11/01/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla ...:
1- Şüpheli hakkında, 04/07/2015 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği; ayrıca tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edildiği, erteleme kararının şüphelinin bildirdiği son adresinde tebliğ edildiği,
2- Şüphelinin tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanması için gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesine uyarak Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne müracaat ettiği ve kendisine burada yazılı olarak yükümlülüklerinin tebliğ edildiği ve yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde hakkında kamu davası açılacağının ihtar edildiği, ancak daha sonra 19/10/2015 tarihinde görüşmesine gelmeyerek yükümlülüklerine aykırı davranması üzerine uyarılmasına karar verilerek gönderilen uyarı müzekkeresinin 11/11/2015 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği,
3- Daha sonra şüphelinin 02/11/2015-02/11/2016 tarihleri arasında askerlik görevini yaptığının bildirilmesi üzerine, şüphelinin askerlik görevini yaptığı komutanlığına tebligat çıkarılarak terhis tarihinden itibaren 10 gün içinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiği hususunun 08/02/2016 tarihinde şüphelinin bizzat kendisine tebliğ edildiği,
4- Şüpheli terhis olduktan sonra da Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yeniden uyarılı çağrı davetiyesi gönderildiği, “tebliğden itibaren 10 gün içinde müracaat etmezse tekrar uyarı yapılmadan denetimli serbestliğe uymamakta ısrar etmiş sayılarak hakkında dava açılacağı” uyarısını içeren bu davetiyenin 17/11/2016 tarihinde yine şüphelinin bizzat kendisine tebliğ edildiği,
5- Şüphelinin Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca “...tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği...” gerekçesiyle kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kamu davası açıldığı,
6- İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarihli ve 2017/132 esas, 2017/614 sayılı kararı ile "Denetimli Serbestlik Müdürlüğü"nce sanık askerden geldikten sonra 17/11/2016 tarihinde yapılan tek bir çağrıya uymamanın ısrar olarak değerlendirilemeyeceği" gerekçesiyle, “kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığına” karar verildiği ve kararın yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/1 maddesinde, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda sanığın kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ve kullanmak suçundan yapılan yargılamasında, yukarıda sayılan hüküm çeşitlerinden biriyle yargılamanın bitirilmesi gerekirken, mahkemesince kovuşturma şartının gerçekleşmediğinden bahisle, anılan Kanun"da düzenlenmeyen bir hüküm biçimi olan sanık hakkında verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığı şeklinde hüküm kurulamayacağı gözetilmeden, İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli kararıyla, sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmediğinden bahisle kovuşturma şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle sanık hakkında verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 28/07/2015 tarihli ve 2015/66344 soruşturma, 2015/3687 karar sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve şüpheli hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın 19/08/2015 tarihinde usulüne uygun şekilde 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği, İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından yapılan uyarılı davetnamenin ise 11/09/2015 tarihinde yine Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği, hükümlünün 19/10/2015 tarihinde vaka sorumlusu ile yapılacak olan görüşmeye katılmaması üzerine, anılan Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 26/10/2015 tarihli ve 2016/28206 sayılı yazısı ile uyarılmasına karar verildiği, söz konusu bu uyarı yazısının usulüne uygun şekilde 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği, hükümlünün vatani görevi nedeniyle infazına ara verilen tedbir kararının gereğinin yerine getirilmesi için terhis tarihi olan 02/11/2016 tarihinden itibaren 10 gün içinde anılan Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiğine dair İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 21/01/2016 tarihli ve 2015/13730 DS sayılı yazısının 11/01/2016 tarihinde hükümlüye Tebligat Kanunu"nun 14. maddesine göre usulüne uygun tebliğ edildiği, buna rağmen hükümlünün gereken sürede müracaat etmemesi üzerine dosyasının kapatılarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, böylece yükümlünün denetimli serbestlik tedbirine uymama konusunda ısrar gösterdiği anlaşılmakla, kamu davasına devamla esastan inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarihli ve 2017/132 esas, 2017/614 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde, "Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ... hâlinde, hakkında kamu davası açılır." hükmüne yer verilmiştir.
05/03/2013 tarihli Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 3. fıkrasında “Denetimli serbestlik kararlarının infazında, yükümlülüğün bir yıl içerisinde iki defa ihlal edilmesi yükümlülüğe uymamada ısrar etme sayılır. Yükümlünün uyarılmasının ardından bir yıl içerisinde ikinci ihlalin tespit edilmesi halinde infaza son verilerek kayıt kapatılır.” hükmü yer almaktadır.
CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasında, "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen şüpheliye tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlaması için uyarılı ilk başvuru davetiyesi gönderildiği, şüphelinin de bu ilk çağrıya uyarak Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’ne müracaat ettiği, burada yükümlülüklerinin imzası karşılığında tebliğ edildiği, ayrıca yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde hakkında kamu davası açılacağının da ihtar edildiği,
Ancak bu ihtar ve uyarıya rağmen şüphelinin 19/10/2015 tarihinde yükümlülüklerini birinci kez ihlal etmesi üzerine, yine yazılı olarak uyarılmasına karar verildiği ve uyarı müzekkeresinin soruşturma aşamasında bildirdiği adresine 11/11/2015 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği,
Daha sonra şüphelinin 02/11/2015-02/11/2016 tarihleri arasında askerlik görevini yaptığının bildirilmesi üzerine, şüphelinin askerlik görevini yaptığı komutanlığına tebligat çıkarılarak terhis tarihinden itibaren 10 gün içinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiği hususunun 08/02/2016 tarihinde şüphelinin bizzat kendisine tebliğ edildiği,
Ayrıca, şüpheli terhis olduktan sonra da Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce yeniden uyarılı çağrı davetiyesi gönderildiği, “tebliğden itibaren 10 gün içinde müracaat etmezse tekrar uyarı yapılmadan denetimli serbestliğe uymamakta ısrar etmiş sayılarak hakkında dava açılacağı” uyarısını içeren bu davetiyenin 17/11/2016 tarihinde yine şüphelinin bizzat kendisine tebliğ edildiği, ancak şüphelinin tebliğden itibaren 10 gün içinde kuruma başvurmaması üzerine, “Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce şüpheliye usülüne uygun tebligatların yapıldığı ancak şüphelinin erteleme süresi içinde kendisine yüklenen yükümlülüklere ve uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği” gerekçesiyle kamu davası açılmış ise de,
Şüpheli denetimli serbestlik ve tedavi tedbirinin infazına başladıktan sonra yükümlülüklerini ilk kez 19/10/2015 tarihinde ihlal etmesi üzerine uyarı müzekkeresinin soruşturma aşamasında bildirdiği adresine 11/11/2015 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği, ancak daha sonra şüphelinin uyarı müzekkeresinin tebliğ edildiği tarihi de kapsayan 02/11/2015-02/11/2016 tarihleri arasında askere alındığının anlaşılması üzerine Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca denetimli serbestliğe ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesi askerlik hizmetlerinin sonuna bırakıldığı, terhis olduktan sonra ise denetimli serbestlik ve tedavi tedbirinin infazına devam etmesi için gönderilen uyarılı çağrı davetiyesinin 17/11/2016 tarihinde şüphelinin bizzat kendisine tebliğ edilmesine rağmen 10 gün içinde kuruma müracaat etmeyerek yükümlülüklerini 2. kez ihlal ettiğinin anlaşılması karşısında, ilk ihlal tarihi olan 19/10/2015 tarihinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra ikinci ihlalin meydana geldiği, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 44. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “.. yükümlülüğün bir yıl içerisinde iki defa ihlal edilmesi yükümlülüğe uymamada ısrar etme sayılır. Yükümlünün uyarılmasının ardından bir yıl içerisinde ikinci ihlalin tespit edilmesi halinde infaza son verilerek kayıt kapatılır.” şeklindeki koşulun şüpheli hakkında gerçekleşmediği anlaşıldığından, somut olayda TCK"nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması isteğiyle açılan davada "kovuşturma şartı" olan "ısrar koşulu" gerçekleşmemiştir.
Ancak, "kovuşturma şartı" olan "ısrar koşulunun" gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda, mahkemece yapılacak işlemin iddianamenin iadesine karar verilmesi olduğu halde mahkemece bu yapılmadan kovuşturma aşamasına geçilmesi karşısında artık “kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığına” dair karar verilemeyeceği, CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince kovuşturma şartı olan “ısrar” şartının gerçekleşmesini beklemek üzere “davanın durmasına” ve denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerektiği, bu nedenle CMK’nın 223. maddesinde karar ve hüküm türleri arasında sayılmayan “kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında değişiklik yapılmasına yer olmadığına” dair karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu, bununla birlikte mahkemece hüküm fıkrasının devamında “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazının sürdürülmesine” karar verilmiş olması karşısında verilen kararın esasen “durma kararı” niteliğinde olduğu ve bu
şekildeki bir yasaya aykırılığın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin kıyasen uygulanması ile Dairemizce düzeltilmesinin mümkün olduğu değerlendirilerek kanun yararına bozma talebi bu yönü ile ve değişik gerekçe ile yerinde görülmüştür.
D) Karar :
Açıklanan nedenlerle, kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden; İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 03/10/2017 tarihli ve 2017/132 esas, 2017/614 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasında yer alan “sanık hakkında verilen kararda değişiklik yapılmasına yer olmadığına” şeklindeki ibarenin ÇIKARILMASINA, çıkarılan bu ibarenin yerine “kamu davasının durmasına” ibaresinin EKLENMESİNE, hükmün gereklerinin bu şekilde yerine getirilmesine, dosyanın Adalet Bakanlığı"na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine, 22.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.