14. Hukuk Dairesi 2015/17844 E. , 2018/4517 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.10.2014 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait 472 parsel sayılı taşınmazın genel yola çıkışının bulunmadığını, anayola çıkmak için davalıya ait 465 parsel sayılı taşınmazdan geçmek zorunda kaldığını, davalının bu hususta anlaşmaya yanaşmadığını ileri sürerek uygun bir bedel karşılığında davalıya ait taşınmaz üzerinde geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu taşınmazların miras yoluyla taraflara intikal etmiş olup rızaen aralarında paylaşım yaptıklarını, davacının kötüniyetli olarak müvekkiline ait taşınmaza geçit hakkı bahanesiyle müdahale etmek istediğini, anayola çıkmak için daha uygun güzergahlar bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 472 parsel lehine davalıya ait 465 parsel üzerinde fen bilirkişilerinin 04.03.2015 tarihli raporu ve krokisinde A ve B harfleriyle gösterilen toplam 347,94 m2"lik bölümden geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalar, ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle ... alanlarında, nihayet bir ... aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacıya ait 472 parsel lehine en uygun ve en masrafsız güzergah olması nedeniyle davalıya ait 465 parsel üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar verilmesi yerinde ise de kurulacak geçidin eni hükümde belirtilmediği gibi kararın eki sayılan 04.03.2015 tarihli fen bilirkişisi raporunda da belirtilmediğinden kurulan hüküm infaza elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle kurulacak geçidin eninin belirlenmesi ve daha sonra infaza elverişli şekilde hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
08.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.