14. Hukuk Dairesi 2015/16805 E. , 2018/4513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.08.2012 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalıların miras bırakanı ...un maliki olduğu 1099 parsel sayılı taşınmazı Elazığ 1. Noterliği"nin 30.06.1966 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davacıya sattığını, davacının taşınmazı teslim aldığını, o tarihten beri nizasız ve kesintisiz kullandığını, ev inşa ettiğini, ağaç dikip sondaj kuyusu açtığını, satıcının öldüğünü, mirasçıları olan davalıların taşınmazın devrini vermediklerini, kısa bir süre önce de taşınmazı muvazaalı şekilde davalı ..."e sattıklarını belirterek, ... kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu mümkün olmadığı taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL taşınmaz bedelinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar vekili, davacı tarafından daha önce de aynı konu ile ilgili dava açıldığını, davanın reddine karar verilerek kesinleştiğini, kesin hüküm nedeniyle davanın görülmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davalılarla herhangi bir bağı ve akrabalığının bulunmadığını, dava konusu taşınmazı maliklerinden 11.07.2012 tarihinde satın aldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın dava tarihinde davalı ... adına kayıtlı olduğu, davalı ... ile davacı arasında herhangi bir satış vaadi sözleşmesinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukukumuzda kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması düşüncesiyle, satın alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse, iyiniyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.
Belirtilen ilke, TMK"nun 1023. maddesinde aynen "... kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde hükme bağlanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddede "bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz " biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna ... kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Somut olayda; kayıt sahibi olan davalı ..."in mülkiyet satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkın bertaraf edilmesi kastiyle ve kötüniyetle kazandığı ileri sürüldüğünden, malikin ayni hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur. Burada satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediğinin önemi yoktur. Önemli olan, mülkiyet hakkı sahibinin satış vaadi sözleşmesinin bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanmasıdır.
Bu durumda, davacının kötüniyet iddiası ile ilgili delilleri sorulup toplanmalı ve davalı ..."in taşınmazı kötüniyetli olarak edindiği sübut bulduğu taktirde ... iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmelidir. Kötüniyet iddiası ispat edilemediği takdirde ... iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesi gerekir. Ancak, bu durumda davacının ikinci kademedeki tazminat istemine ilişkin inceleme yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.