22. Hukuk Dairesi 2015/27374 E. , 2018/6409 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, alacaklarının kendisine ödenmediğini, sigorta primlerinin almakta olduğu ücret üzerinden yatırılmaması nedeniyle iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile sair alacaklarını istemiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı neden olmaksızın feshedildiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, davacının iş akdini haklı nedenle feshettiğini kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili tarafındana temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bend kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık vardır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda; davacının 10.05.1998-10.04.2010 dönemi içerisinde montaj sorumlusu olarak davalı işyerinde çalıştığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Davacı işyerinde aylık net 1.150,00 TL ücret aldığını ancak maaşının eksik ve düzensiz ödendiğini, kayıtlarda asgari ücret gösterildiğini bu sebeplerle iş akdini kendisinin haklı nedenle feshettiğini iddia ederken, davalı asgari ücret ile çalıştığını savunmuştur. Davacı tanıklarından biri davacının 1.150,00 TL aldığını, 850,00 TL ücret aldığını beyan etmişlerdir. Davalı tanıkları ise miktarını bilmemekle beraber asgari ücretin biraz üzerinde ücret aldığını belirtmişlerdir. Sosyal Sigortalar Kurumu kayıtlarında ise ücreti asgari ücret olarak görülmektedir. Davacı tanıkları davacının ücretinin asgari ücret kısmının bankaya yattığı, kalan kısmının elden ödendiği yönünde beyanda bulunmuşlardır. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan davacının asgari ücret aldığı ve feshin haklı sebebe dayanmadığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatlarının reddine karar verilmiştir. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmaması ve ücret ödemelerinin düzensiz olduğuna ilişkin davacı iddiası ile ilgili eksik araştırma ve inceleme yapılması doğru olmamıştır. Hal böyle olunca öncelikle işçinin meslekte geçirdiğini beyan ettiği on dört yıllık çalışma süresi, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş belirtilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek aylık ücreti konusunda bir sonuca gidilmeli, ücrete ilişkin davalı tanıklarının asgari ücretin üzerinde ücret aldığına ilişkin beyanları gözardı edilmemelidir. Yine banka kanalıyla yapılan ödemelerinin düzenli olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Belirlenen ücret miktarına ve ödeme düzenine göre; iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı sebeplerle sonlandırılması ve kıdem tazminatına hak kazanma noktasında yeniden değerlendirme yapılması gerekmektedir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12/03/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.