Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/3719
Karar No: 2018/12995
Karar Tarihi: 01.10.2018

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/3719 Esas 2018/12995 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/3719 E.  ,  2018/12995 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ... ve ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

    -KARAR-

    Asıl ve birleştirilen davalar ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan babalarından kalan taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması ve hukuki işlemlerin takibi için ... ve Avukat ...’u vekil tayin ettiklerini, vekillerin hile ile vekâletin alınmasını sağladıklarını, vekâlet görevi kötüye kullanılarak maliki oldukları 287 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’ya, 85 ve 286 parsel sayılı taşınmazların davalı ... ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, bu satışların bilgileri ve rızaları dışında olduğunu ve kendilerine bir bedel ödenmediğini, ...’ın doğuştan engelli olduğunu ve anneleri ...’ın da vekiller tarafından aldatıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı ..., taşınmazları davacının vekiline ödediği bedel karşılığında satın aldığını, iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, ... Kurumu raporuna göre davacının vekâletname tarihleri olan 18.03.2010 ve 05.10.2010 tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olmadığı gerekçesiyle her üç davanın da kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacıların mirasbırakanı ...’in 14.05.2008 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak geriye eşi ... ile davacı çocukları ...’ın kaldığı,...’ın hükümden sonra 19.08.2016 tarihinde öldüğü, davacıların annesi ...’nin ise 25.02.2011 tarihinde öldüğü, dava konusu 287 parsel sayılı taşınmaz davacıların mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken 06.04.2010 tarihinde bizzat ...’a satış suretiyle temlik ettiği, 286 parsel sayılı taşınmaz tarafların mirasbırakanı ... adına kayıtlı iken, ...’in ölümünden sonra mirasçılarına intikal ettirildiği, her üç mirasçı ..., ... ve ...’ın ... isimli kişiyi vekil tayin ettikleri, vekil tarafından 16.03.2011 tarihinde davalı ...’ya satış suretiyle devredildiği, 85 parsel sayılı taşınmazın 3/8 payının davacılar ... ve ..., 5/8 payının ...’ye intikalinden sonra ...’nin payını bizzat 09.07.2010 tarihinde ...’e, ... tarafından da 22.07.2010 tarihinde davalı ... ...’a satış suretiyle devredildiği, ... ve ... paylarının da vekil ... tarafından 27.05.2010 tarihinde ...’a satış suretiyle temlik edildiği, vekaletname tarihlerinde davacı ...’ın fiil ehliyetini haiz olmadığının ... Kurumu 4.İhtisas Kurulu’nun 30.04.2014 tarihli raporu ile saptandığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda; davacı ... payı yönünden davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların ...’ın payı yönünden yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
    Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Bilindiği üzere aldatma (hile), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
    Öte yandan; vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 504/1. md). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk 818 sayılı Borçlar Kanunu"nda daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Diğer taraftan, vekil ile sözleşme yapan kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Ne var ki somut olayda hükme yeterli araştırma yapıldığını söyleme olanağı yoktur.
    Hâl böyle olunca, ...’nin bizzat temlik ettiği 287 sayılı parsel ve 85 sayılı parseldeki 5/8 pay yönünden öncelikle davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması, süresinde açılmış ise davacıların tanık deliline dayandığı gözetilerek bildirdikleri ya da bildirecekleri tanıklar dinlenerek, ...’nin hileye düşürülüp düşürülmediğinin, vekaleten temlik edilen paylar bakımından da vekil ile alıcıların el ve işbirliği içinde davacıları zararlandırıp zararlandırmadıklarının açıklığa kavuşturulması, yerinde keşif yapılarak temlik tarihleri itibari ile taşınmazların gerçek değerlerinin saptanması, alıcıların gerçek bedeli ödeyip ödemediğinin belirlenmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Kabule göre de; birleştirilen davalar birlikte görülmekte ise de ayrı dava olma özelliğini koruduklarından, her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinde kuşku bulunmadığı halde, bu husus gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmesi de isabetsizdir.
    Davalıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi