1. Hukuk Dairesi 2015/16447 E. , 2018/12987 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPT... VE TESCİL
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, mirasbırakanı ..."in kardeşi olduğunu, murisin sağlığında 6086 ve 5384 parsel sayılı taşınmazlarını yeğeni olan davalı ..."ye satış suretiyle devrettiğini, satış karşılığında herhangi bir bedel alınmadığını, tapuda gösterilen bedelin gerçek değerinin çok altında olduğunu, murisin başkaca taşınmazı bulunmadığını, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında tapunun ipt... ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, murisle 45 yıl birlikte yaşadığını, tüm ihtiyaçlarını babası ile birlikte karşıladıklarını, hastalık sürecinde de kendilerinin ilgilendiğini bunun karşılığında çekişme konusu iki taşınmazını devrettiğini, bedelini ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından duruşma istekli olarak süresinde temyiz edilmiş, duruşma isteği değerden reddedilmekle; Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 12.557.15.-TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 01.10.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası iddiasına dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulü kararı, davalı tarafından temyiz edilmiştir
Muris muvazaası iddiasına dayalı, uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Uyuşmazlık, murisin temlikteki gerçek amacının terekeden (davacı mirasçılar aleyhine) mal kaçırmak olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan ..."ın 26.07.2007 tarihinde 69 yaşında, bekar ve çocuksuz olarak öldüğü, mirasçıları olarak davacı kardeşleri ... ve ... ile dava dışı kardeşi ... ..."in kaldığı, davalı ..."nin kardeşi ... ..."in oğlu olduğu, miras bırakanın kardeşi ... ... ve yeğeni ..."nin ailesi ile uzun yıllardır birlikte yaşadıkları, sosyal güvencesinin olmadığı, miras bırakanın 05.03.2007 tarihinde 288 m2 miktarlı üzerinde ev olan 6086 parsel sayılı arsasını ve 10.800 m2 miktarlı 5384 parsel sayılı zeytinlik niteli taşınmazını davalıya satış suretiyle devrettiği ve halen davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacıların, temliklerin mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu iddiasına karşılık davalı, yıllardır davalının tüm bakımı ile ailecek ilğilendiklerini, kanser hastası olunca tedavi giderlerinin karşılanması ve bakımı nedeniyle minnet duygusu ile borçlu kalmamak için taşınmazı vermek istediğini, bunu kabul etmeyip bedelini, ödeyerek taşınmazı satın aldığını savunmuştur.
Hastahane kayıtlarından, miras bırakan ..."in 03.03.2007 tarihinde ... Devlet hastahanesinde tedaviye alındığı, 15.03.2007 tarihinde çıkış yapıldığı, 14.03.2007 tarihli özel bir merkezde çekilen tomografide Akciğer CA tanısı konulduğu, 22.03.2007 tarihinden sonra tedavilerinin ... ... hastahanesinde devam ettiği, 19.06.2007 de radyoterapinin başladığı, 17.07.2007 tarihinde hastahaneye yatış yapıldığı 26.07.2007 tarihinde de hastahanede öldüğü saptanmıştır.
Davacıların kabulü ve tanık anlatımlarıyla miras bırakan ile davacı kardeşleri arasında küslük olmadığı, tüm taraf tanık beyanlarıyla da, miras bırakan ..."in kardeşi ... ... ve oğlu davalı ... ile yıllardır birlikte yaşadıkları, miras bırakanın hastalığı sürecinde de davalı ve ailesi tarafından bakıldığı, davalı ..."nin ... A.Ş de 20.07.2004 tarihinden itibaren üretim operatörü olarak çalıştığı sabittir.
Somut olayda; bekar ve çocuksuz olan miras bırakanın uzun yıllardır kardeşi ... ... ve davalı yeğeni ... ile birlikte aile gibi yaşadıkları, tüm bakımı ve ihtiyaçlarının davalı ve ailesi tarafından karşılandığı, sağlık güvencesinin olmadığı, kanser teşhisi konulunca da hastahane giderleri ve olağanın üstünde özel bakım gerektiği için taşınmazlarını evlat edinmeyi düşündüğü (tanık ... ve ... beyanı) davalıya devrettiği, yine tanık Safiye beyanına göre taşınmazların beş altın bilezik karşılığı satıldığı, davalının kendisine bakması nedeniyle ve minnet duygularıyla temliki işlemi gerçekleştirdiği, miras bırakanın davacılar ile bir probleminin olmadığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar taşınmazların akitteki bedeli ile temlik tarihindeki gerçek değeri arasında fark bulunsa da, anılan bu hususun tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı, davalının sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK."nun 29.04.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olması h...nde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı sonucuna varılmaktadır. Belirtilen nedenlerle davanın reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararının onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.