20. Hukuk Dairesi 2018/3847 E. , 2018/5764 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki MK"nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 17.05.2018 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ...... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 18/09/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı ...... vekili Av.......... Yeğenoğlu geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;............ mahallesi 373 ada 42 parsel numaralı taşınmazı davacının satın almak sureti ile edindiğini, taşınmazın ifrazı için tapu sicil müdürlüğüne başvurduğunda taşınmazının bir kısmının............ mahallesi 237 ada 2 parsel sayılı taşınmaz sınırları içerisinde kaldığını öğrendiğini, taşınmazının ifraz sonucu ile 61, 62, 63, 64, 65 parsellere ayrıldığını, 64 ve 65 parsel sayılı taşınmazlarının 4083 m2 kısmının ...... mahallesi 237 ada 2 parselde kaldığını asliye hukuk mahkemesinde tapu iptal ve tescil davası açıldığını, ancak ...... mahallesinde yapılan kadastronun ...... Mahallesinde yapılan kadastrodan sonra olup, ...... mahallesindeki kadastronun ikinci kadastro olduğu gerekçesi ile davalarının reddedildiğini bu ilamın 11/03/2014 tarihinde kesinleştiğini belirterek, ...... mahallesi 373 ada 42 parsel sayılı taşınmazın (ifraz sonrası 64 ve 65 parsellerin) el konulan kısım ve işe yaramaz hale gelen kısımları karşılığı bedel olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı idareye tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile;
8.219,65 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talep ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 22/12/2016 tarih ve 2015/15005 -2016/12453 E.K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Davacının taşınmazının ifrazı için tapu müdürlüğüne başvurduğundan taşınmazının komşu ...... mahallesinde bulunan ...... adına kayıtlı 237 ada 2 sayılı parselle mükerrerlik arzettiğini öğrenmiş, tapu müdürlüğünde yapılan ifrazla dava konusu taşınmaz, 17/10/2011 tarihinde 373 ada 61, 62, 63, 64 ve 65 sayılı parsellere ayrılmıştır. ...... parseli ile mükerrerlik arzeden parsellerin 373 ada 64 ve 65 sayılı parseller olarak belirlenmiş ve bu parsellerin tapu kaydına kadastro müdürlüğünün 05.04.2011 tarihli yazısı ile; 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği düzeltme yapılacağı ve satış yapılmaz şerhi 05.04.2011 tarihinde yazılmıştır.
Davacı sulh hukuk mahkemesinin 2011/159-209 E.K. sayılı dosyasında maliki olduğu taşınmazda 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği yapılan düzeltmenin iptali istemi ile dava açmış, ancak davacının davasının reddine karar verilmiş ve bu karar 25.11.2011 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı bu ... asliye hukuk mahkemesinin 2013/232 E. - 2014/13 K. sayılı dosyasında, maliki olduğu 373 ada 42 sayılı parselle mükerrerlik arzeden ve ...... adına kayıtlı olan ...... mahallesi 237 ada 2 sayılı parsele karşı tapu iptal ve tescil davası açmış ancak bu davanın da reddine karar verilmiş ve hüküm 11/03/2014 tarihinde kesinlemiştir.
Bunun üzerine davacı maliki olduğu taşınmazın miktarının azalması nedeni ile temyize konu tazminat davasını açmıştır. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; 2002 yılında yapılan kadastro çalışmalarında, komşu ...... köyü 237 ada 2 parsel sayılı taşınmazla mükerrerlik arzedecek şekilde kadastrosunun yapıldığı, kadastroda yapılan bu yanlışlığın 3402 sayılı Kanunun 41. maddesine dayanılarak düzeltilmeye çalışıldığı, oluşan zararın da kadastro işlemlerinden kaynaklandığı ve TMK"nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği muhakkak olup, zararın tazmini gerektiğine ilişkin mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; mahkeme davacının uğradığı zararı tespit ederken, davacının dava konusu taşınmazı satın aldığı tarihteki değerinin dava tarihine uyarlanması ile belirlenen bedeli esas almıştır.
Hemen belirtilmedir ki Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapunun yüzölçümünün azalması nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Açıklanan sebeplerle; mahkemenin dava konusu taşınmazın değerinin belirlenmesinde esas aldığı yöntem, davacının gerçek zararını karşılayacak nitelikte değildir.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir. Oysa, mahkemece taşınmazın arsa mı yoksa arazi mi olduğu konusunda yöntemine uygun araştırma yapılmamıştır.
Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için ...... veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, ...... hizmetlerinden (......ce meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan ............ toplama, ......... vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz ...... nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, ...... merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır. Bu hususlar ...... başkanlığından ve diğer ilgili mercilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Buna göre, taşınmazın niteliği arsa olarak belirlenir ise emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 01/08/2011 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile tazminat istemine dayanak taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı rapor alınması, alınan emsal ile tazminata konu taşınmaza ait ............Komisyonu tarafından belirlenen ...... vergisine esas olan m² değerleri, ilgili ...... Başkanlığı ...... Vergi Dairesinden istenip, tazminata konu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Şayet taşınmazın niteliği arazi olarak belirlendiği takdirde ise; arazi niteliğinde bulunan taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tazminat istemine konu taşınmazın değeri hesaplanmalı, bu şekilde taşınmazın değeri belirlenerek gerçek zararlar saptanmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır..”gereğine değinilmiştir
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü, kısmen reddi ile; 251377,15 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu 373 ada 42 parsel sayılı taşınmaz 31046 m² yüzölçümü ve hali arazi vasfıyla 2002 yılında kadastro sonucu ...... adına tescil edilmiş, ......nin satışı ile dava dışı üçüncü kişiye, üçüncü kişinin 12/04/2006 da yaptığı satışla davacı adına tapuya tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmaz 17/10/2011 tarihinde yapılan ifraz sonucu 373 ada 61, 62, 63, 64, 65 parsellere ayrılmış, 5000 m2 yüzölçümlü 373 ada 61 parsel ve 6500 m2 yüzölçümlü 373 ada 63 parseller davacının yaptığı satış işlemi sonucu dava dışı 3. kişi adına tescil edilmiş, 6500 m2 yüzölçümlü 373 ada 62 parsel, 6500 m2 yüzölçümlü 373 ada 64 parsel ve 6546 m2 yüzölçümlü 373 ada 65 parsel sayılı taşınmazlar ise, davacı adına ifraz sonucu 28/03/2011 tarihinde tescil edilmiştir.
Dava konusu taşınmazla mükerrerlik arzettiği iddia edilen ...... mahallesi 237 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ise 14.12.1995 tarihinde kadastro sonucu 74797 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile ...... adına tescil edilmiştir.
1-Davacının temyiz itirazları bakımından;
İncelenen dosya kapsamına göre; davacının dava dilekçesi ile; malik olduğu taşınmazın yüzölçümünün azalması nedeni ile hem maddi hem manevi tazminat talebinde bulunduğu, temyize konu yerel mahkeme kararında davacının maddi tazminat talebinin kabul edildiği manevi tazminat talebinin ise reddedildiği, bu sebeple; “davanın kısmen kabul kısmen reddine”şeklinde karar verildiği, davacının temyiz dilekçesinde reddedilen manevi tazminat yönünden hükmün bozulmasını talep ettiği, davacıya ait taşınmazın yüzölçümünün azalmasının, manevi tazminatın koşullarını düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanununun 49. maddesi uyarınca eşya zararı niteliğinde olması ve eşya zararının da kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak bir eylem olmaması nedeniyle manevi tazminat talebinin, koşulları oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- ......nin temyiz itirazları bakımından;
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; kurulan hüküm usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, davacı taraf dava dilekçesi ile 10000,00 TL maddi ve 10000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece ilk kararda 8219,65 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hükmün davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm davanın esasına yönelik olarak bozulmuş, bozma ilamından sonra yapılan yargılama sırasında davacı vekili; 05/05/2015 tarihli celsede ıslah suretiyle bilirkişi raporunda belirtilen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini istemiş ve bu değer üzerinden 16/05/2018 tarihinde tamamlama harcını yatırmıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04/02/1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun değiştirilmesinin mümkün olmadığı, bu hususun 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edildiği gözönünde bulundurulduğunda, mahkemece bozma kararından sonra gerçekleşen ıslah istemine göre karar verilmesi de doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; ...... tarafından dosyaya gönderilen müzekkere cevaplarında taşınmazın değerlendirme tarihi olan 25/11/2011’de imar planı kapsamında olduğu belirtilmişse de; bu imar planının hangi tarihte kesinleştiği ve hangi tür imar planı oldukları açıklığa kavuşturulmamış olduğundan taşınmazları arsa olarak değerlendiren bilirkişi raporlarının denetlenmeden hüküm kurulmuş olması, emsal olarak alınan taşınmazın değerlendirme tarihindeki ...... vergisine esas olan m² değerinin araştırılmamış olması ve dava konusu 373 ada 64 ve 65 parsellerin 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereği yapılan düzeltme sonucu oluşan tapu kayıtlarının dosya içerisine alınmamış olması da doğru değildir.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının REDDİNE,
2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle davalı ......nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1630,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı ......ye verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/09/2018 günü oy birliği ile karar verildi.