1. Hukuk Dairesi 2018/538 E. , 2018/12973 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 31.10.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, korkutma ( ikrah ) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi ...... Türker’den kalan 93 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki payını, kendisine çocuklarına zarar verileceği şeklindeki baskı, tehdit ve korkutmaları neticesinde 08/04/2013 tarihinde davalılara devretmek zorunda kaldığını, korkunun ortadan kalmasından itibaren süresi içerisinde davayı açtığını ileri sürerek, çekişmeli taşınmazda temlike konu payın tapusunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı ..., davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, iddiaların asılsız ve hayal ürünü olduğunu, çekişmeli payı bedeli karşılığında satın aldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ..., davaya cevap vermemiş, duruşmaları da takip etmemiştir.
Mahkemece, davalı ...’in davacıya tehdit içerikli mesajlar gönderdiği ve dava konusu taşınmazdaki payı devretmesi konusunda baskı uyguladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Tarafların mirasbırakanı ...... Türker’in 23.11.2012 tarihinde ölümü ile maliki olduğu dava konusu 93 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 3 no’lu bağımsız bölümün ( İş Yeri ) ilk eşinden olma davalı çocukları ..., ... ve dava dışı çocukları ...... ...... ve ...... Palandızlar ile ikinci eşi olan davacı ... ve ondan olma dava dışı çocukları ...... ve ...... ......’e 05.04.2013 tarihinde intikal ettiği, davacı ...’in dava konusu bağımsız bölümdeki miras payını 08.04.2013 tarih ve 2127 yevmiye no’lu işlemle davalı ...’e 26.000,00 TL bedelle satış suretiyle temlik ettiği, davacının eldeki davayı 25.09.2014 tarihinde açtığı kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacı korkutmanın 2013 yılı eylül ayında da devam ettiğini, süresi içerisinde dava açtığını ileri sürdüğüne ve aksinin davalılar tarafından kanıtlanamadığı gözetildiğinde eldeki davanın 6098 sayılı TBK’nun 39. maddesi uyarınca bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, işin esasının incelenmesi gerektiği açıktır.
6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK"nin 38. (BK"nin 30.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK"nin 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için, yerine getirilen edim istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Somut olaya gelince; çekişmeli temlikin 08.04.2013 tarihinde yapıldığı, davacı tarafın 17.07.2014 tarihinde ... Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak eldeki davanın konusunu teşkil eden maddi vakıaları anlatarak davalılar ..., ... Demir ve dava dışı Yılmaz Demir ile Turan Palandızlar hakkında şikayette bulunup koruma talep ettiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014/64668 Sor. No’su üzerinden birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçu isnadı ile şüpheliler hakkında soruşturmaya başlandığı ve yetkisizlik kararı ile dosyanın ...... Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/1175 Sor. No’su üzerinden yürütüldüğü, davacının 07.11.2014 tarihli şikayet dilekçesi ile de ...... Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak kendisine tehdit ve hakaret içerikli mesajlar
gönderdiğinden bahisle davalı ... hakkında şikayette bulunduğu, ilgili şikayetin de 2014/1175 Sor. No’lu dosya ile birleştirildiği, şüphelilerin alınan ifadelerinde tehdit ve korkutma ile pay temliki sağladıkları iddiasını kabul etmedikleri, sadece ...’in soruşturmaya konu mesajları kendisinin attığını ikrar ettiği, yapılan soruşturma neticesinde 09.09.2017 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ile; dava konusu taşınmazın zor kullanılarak müşteki Yeşim’in elinden alma iddiasının yağma suçunun unsurlarını oluşturmayacağı, yağma suçunun konusunu taşınır malların oluşturduğu gerekçesiyle şüpheliler hakkında birden fazla kişi tarafından birlikte yağma suçundan ve şüpheli ...’un üzerine atılı tehdit eylemi yönünden müştekinin soyut iddiası dışında hakkında kamu davası açmaya yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle tehdit suçundan takipsizliğe hükmedildiği, 05.12.2017 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ile; şüpheli Yılmaz Demir hakkında isnat olunan basit tehdit suçu yönünden şikayetin 6 aylık şikayet süresi geçtikten sonra yapıldığı gerekçesiyle anılan şüpheli hakkında atılı suçtan takipsizlik kararı verildiği 06.12.2017 tarihli iddianame ile de; davalı ...’in davacı ...’e attığı mesajlar yönünden hakkında hakaret ve basit tehdit suçlarından dava açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca somut olgular değerlendirildiğinde; korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için belirli şartların bir arada bulunması gerektiği, buna göre; a) Tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması b) Korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması c) Haksız (hukuka aykırı) sayılması d) İlliyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur.
Davacı ...’in yaptığı çekişmeli temlik yönünden sayılan bu zorunlulukların bir arada bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; davacı, davalıların ve dava dışı kişilerin kendisine ve çocuklarına zarar vereceğinden bahisle tehditlerde bulunduklarını iddia etmiştir. Bu açıdan ( a ) bendinde sayılan zorunluluğun bulunduğunda kuşku yoktur. Asıl çözümlenmesi gereken ( b ) bendinde sayılan zorunluluğun bulunup bulunmadığıdır. Korkutma, tehdit eylemini de kapsayan daha geniş bir kavramdır. TCK’nun 106. maddesinde düzenlenen tehdit suçunun oluşabilmesi için tehdidin mağdur üzerinde objektif olarak korku oluşturup oluşturmadığı araştırılmalı iken, 6098 sayılı TBK’nun 37. maddesinde düzenlenen korkutma müessesesi açısından eyleme maruz kalanın sübjektif durumuna göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. Her somut olay kendi şartları içerisinde değerlendirilmelidir. Davacı ..., ... ili ...... ilçesinde çocukları ile birlikte yaşayan birisidir. Davalılar ... ve ... ise yurt dışında ikamet eden kişiler olup, davalı ... ve eşi yaz aylarında yurda giriş çıkış yapan, davacının da kabulünde olduğu üzere davalı ... ise askerlik sorunları nedeniyle yurda giriş çıkışı olmayan biridir. Eldeki davada dinlenen taraf tanıkları ve delil olarak dayanılan soruşturma dosyalarında bilgisine başvurulan kişilerin beyanları dikkate alındığında, çekişmeli temlik öncesinde davalıların ya da dava dışı kişilerin davacı ...’i pay temlikine mecbur bırakacak derecede korkuttukları hususu kanıtlanamamamıştır. Davacı ...’in telefon görüşmelerine şahit olan kişiler davacının davasını dayandırdığı söylemleri
doğrulamamışlardır. Devir sonrası tarafların mirasbırakanından kalan aracın satıldığı ve davacının çocuklarına da miras paylarının verildiği sabittir. Yine devir sonrası davacının yanındaki kişiler ile birlikte davalı ... ve eşinin yaşadığı köye gittiği, tarafların birden fazla buluşmasına tanık olan kişilerin de tehdit söylemlerini iddia edildiği gibi anlatmadıkları, öte yandan mahkemece davalı ...’in davacı ...’e tehdit içerikli mesajlar gönderdiği kabul edilmiş ise de, anılan mesajların 23.10.2014 tarihli telefon inceleme tutanağından ve açılan davadan anlaşılacağı üzere temlikten çok sonra 2014 yılı Temmuz ve Ekim ayları arasında gönderildiği ve iddiaları kanıtlar mahiyette yazışmaların olmadığı, netice itibariyle davacı ...’in sübjektif durumuna göre temlik iradesinin korkutma ile sakatlandığının ispat edilemediği, ( b ) bendinde sayılan zorunluluğun somut olayda bulunmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.