22. Hukuk Dairesi 2015/33540 E. , 2018/6365 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili davacının ... nezdinde otobüs şoförü olarak çalıştığını, iş akdinin davacının sık rapor alması nedeni ile işveren tarafından feshedildiğini, açılan işe iade davası ile feshin geçerli nedene dayandığının sabit olduğunu beyan ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret farkı ve ilave tediye alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalılar vekilleri temyiz etmişlerdir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve tüm dosya kapsamına göre; davalı ..."ın tüm, davalı ..."nün ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Taraflar arasında davacının alacak taleplerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def"i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
1086 sayılı Kanun yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece davacının kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ilave tediye alacağı ve fark ücret alacağının bulunduğuna ilişkin tespiti yerinde ise de; Mahkemece, davacının zamanaşımını gözeterek davasını ıslah ettiği gerekçesiyle ıslah dilekçesinde belirtilen miktarlar doğrultusunda hüküm kurulması hatalı olmuştur. Zira asıl işveren olan davalı ... vekili ıslaha karşı süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuş olup, ıslah tarihi itibariyle ücret ve ilave tediye alacakları bakımından zamanaşımına uğrayan miktarlar bulunduğu sabittir. Her ne kadar davacı vekilince ıslah zamanaşımı gözetilerek ıslah talebinde bulunulduğu belirtilmiş ise de, ilave tediye bakımından doğrudan ıslah öncesi bilirkişi raporundaki miktar üzerinden hüküm kurulduğu; ücret bakımından ise zamanaşımına uğrayan kısım yanlış hesaplanmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Zamanaşımı itirazında bulunanın yalnızca asıl işveren olduğu ve davalı asıl işveren tarafından yapılan dava zamanaşımı savunmasının sadece kendisi bakımından sonuç doğuracağı hususu da gözönünde bulundurulmak suretiyle, ilave tediye ve ücret alacakları bakımından zamanaşımına uğrayan miktarların yeniden hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine,12.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.