11. Hukuk Dairesi 2016/13807 E. , 2018/4547 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/06/2016 tarih ve 2014/792-2016/407 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı tarafından TPE nezdinde 06/10/2010 tarihinde başvurusu yapılan 2010/63933 sayı ile tescilli “...” ibareli markanın müvekkili tarafından ihdas edildiğini, gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, başvuru tarihinden önce müvekkilinin bayisi tarafından Tüyap fuarında bu markalı ürünlerin teşhir edildiğini, katalog bastırıldığını ileri sürerek davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, markanın müvekkili tarafından oluşturulduğunu, tanınır hale getirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, bir markanın bir kimse tarafından ilk defa kullanılmaya başlanması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca markanın belli bir yer, bölge ve piyasada bilinir hale getirilmiş olması gerektiği gibi tescilsiz olarak yoğun kullanımın bulunması gerektiği, davalı adına tescilli markanın davacı tarafça başvuru öncesinde sadece bir kısım belgelerde ve fuardaki kullanımının 556 sayılı KHK kapsamında etkin, yoğun ve ayırt edicilik sağlayan kullanım olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tescilli markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davacı taraf 556 sayılı KHK"nın 8/3. maddesi uyarınca, öncelik ve üstün hak iddiası ile davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir. 556 sayılı KHK"nın 8/3. maddesi “Tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, aşağıdaki hallerde tescil edilmez. a) Markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş ise, b)Belirtilen işaret, sahibine daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyorsa,” hükmünü haiz olup aynı KHK"nın 42. maddesi uyarınca da tescilli markalar için hükümsüzlük nedenidir.
Anılan madde hükmü kapsamında, öncelik ve üstün hakkın belirlenmesinde markayı piyasada ilk kez oluşturup, kullanan kişinin gerçek hak sahipliği ilkesi kapsamında marka üzerinde üstün hak sahibi olduğu kabul edilir. Davalı tarafça bu kapsamda davalı markasının başvuru tarihi olan 06/10/2010 öncesine ilişkin olarak katalog siparişi ve buna dayalı olarak basılan katalog
örneği, yine bayilik sözleşmesi kapsamında 06/10/2010 tarihinde yapılan fuarda imal edilen ürünleri bu ibare ile ticari amaçlı olarak sunum yapıldığına ilişkin fuar belgeleri ve internet alan adı alındığına dair kayıtları dosya kapsamına sunulmuştur. Az önce de ifade edildiği üzere, marka üzerinde gerçek hak sahipliği ilkesi geçerli olduğundan markayı ilk kez oluşturup kullanan kişinin 556 sayılı KHK"nın 8/3. maddesi uyarınca korunması gerekmekte olup, bu tür kullanımın markasal kullanım olduğunun kanıtlanması yeterlidir. Bu bakımdan, mahkemece markanın davacı kullanımları ile bilinir hale getirilmediği gerekçesi doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 19/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.