7. Hukuk Dairesi 2014/2560 E. , 2014/7141 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Adana 5. İş Mahkemesi
Tarihi : 18/12/2013
Numarası : 2013/625-2013/1013
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
İş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini belirten davacı işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, kurumun gerçek işveren olmayıp asıl işveren, davacının hizmet akdini imzalamış olduğu diğer davalı şirketlerin oluşturduğu iş ortaklığı olduğunu, dolayısıyla muhatabın davalı şirket olmadığını işin bütünüyle devri söz konusu olup ihale yolu ile başka işverene- verilmesi halinde asıl-alt işveren ilişkisinden söz edilemeyeceği, davacının çalıştığı A.. Elek.İnş.Ltd Şti ile belirli süreli iş sözleşmesi imzaladığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin haklı feshinin kanıtlanmadığı, feshin son çare olma ilkesi ile de örtüşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alt işveren işçisi tarafından, feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle yalnızca alt işveren hakkında veya geçersizlik yahut muvazaa iddiasıyla sadece asıl işveren aleyhine açılan davalarda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesine bağlı olarak, davalı olarak gösterilen kişinin işçinin gerçek işvereni olmadığının belirlenmesi halinde taraf sıfatı sorunu ortaya çıkmaktadır. Davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır. Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi sebebi ile usul ekonomisine de uygun düşmez. Gerek daha önce işe iade davalarına bakan Yargıtay 9. Hukuk Dairesince ve gerek Dairemiz tarafından davacının temsilcide yanıldığı veya taraf sıfatında maddi hataya düştüğü kabul edilmek suretiyle taraf değişikliği konusunda mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun katı kuralları aşılarak sorun çözülmeye çalışılmıştır.
Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde söz konusu olur (6100 sayılı HMK.m.59). Şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise, kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir (P.. H../A.. O../Ö.. M.., Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, Ankara 2011, s.223). Şekli dava arkadaşlığı, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. Bu durumda, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca dava arkadaşlarının yaptıkları usulî işlemler birbirinden bağımsızdır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re’sen yapılması gereken yargısal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat haklarını zorunlu kılmaktadır. Aksince bir düşünce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.
Görüldüğü üzere, bu çözüm tarzı hem işçi hem de işveren yönünde hukuka uygun maddî ve usûlî bakımdan her iki tarafın haklarını korumasını sağlayan bir çözümdür.
Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava usulden reddedilmelidir.
Somut olayda davacı davasını davalı T.. Elektrik Dağıtım AŞ"ye yöneltmiştir.
Oysa davacının çalıştığı firmalar dikkate alındığında davalı şirketten ihale ile iş alan çeşitli şirketler bünyesinde 07.08.2000-26.09.2013 tarihleri arasında çalıştığı, iş aktinin feshedildiğini iddia ettiği 31.05.2013 tarihinde dava dışı A.. Elek.İnş.Müh.Tic Ltd Şti isimli işveren bünyesinde çalışmasının olduğu, bu işyerinden çıkışı yapıldıktan 3 gün sonra ise yine davalı işverene ait işyerinde bu kez T..İnş Tic Ltd Şti isimli işyerinde çalışmaya başladığı anlaşılmıştır.
O halde yukarıda yer alan açıklamalar da dikkate alınarak davacının fesih yapıldığını iddia ettiği tarihte kayden işvereni gözüken dava dışı A.. Elek.İnş Müh.Tic Ltd isimli işveren ile 3 gün sonra girişi gözüken T.. İnş Tic Ltd Şti"ye de dava teşmil edilerek, adı geçen şirketlerin cevap dilekçeleri ve sunacakları deliller toplanarak sonucuna göre davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği belirlenip davacının fiili ve hukuki işvereni tespit edildikten sonra feshin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu yön üzerinde durulmaksızın taraf teşkili sağlanmadan dosyadaki mevcut delillerin aksine ve dosya içeriği ile uyumlu olmayan gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması hatalıdır.
Ayrıca, kabule göre de; davacıya ait hizmet döküm cetvelinde davacının fesih yapıldığını iddia ettiği 31.05.2013 tarihinden 3 gün sonra 03.06.2013 tarihinde T.. İnş Tic Ltd Şti isimli işveren bünyesinde işe girişi olduğu görülmüştür.
Mahkemece bu husus hiç irdelenmemiştir.
Yapılacak iş, fesih yapıldığı iddia edilen tarihteki ihale dökümanları ile yüklenici firma/firmalara (davanın teşmil edilmesi gereken A.. Ltd Şti) ait kayıtlar yanında fesihten 3 gün sonra işe giriş olan şirkete (davanın teşmil edilmesi gereken T.. Ltd Şti) ait kayıtlar ve varsa ihale dökümanları getirtilmeli, fesih anındaki işveren işçilerinin sonraki işverene geçirilip geçirilmediği, varsa bu işlemlere ilişkin SGK kayıtlarının da getirtilerek sonuçta 31.05.2013 tarihinde iş sözleşmesinin feshedilip edilmediği ya da ihale bitimi nedeniyle yeni ihaleyi alan şirket ile önceki şirket arasında işyeri devrinin söz konusu olup olmadığı araştırılıp devir olgusunun kabulü halinde ortada bir fesih söz konusu olmayacağından davanın reddine, aksi halde ise mevcut deliller değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu yönde hiçbir araştırma yapılmaması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz iütirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 01.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.