14. Hukuk Dairesi 2018/85 E. , 2018/4429 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 10.04.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, ecrimisil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; bozma ilamına uyularak asıl dava bakımından karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen dava bakımından tazminat isteminin kabulüne dair verilen 14.09.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-birleştirilen davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, elatmanın önlenmesi, ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı, eski 634 parsel, yeni 101 ada 6 parsel sayılı taşınmazda 5/16 payı 27.05.2013 tarihinde tapuda babasından satın aldığını, davalı kardeşinin taşınmaz üzerinde mevcut olan kayısı ağaçları ile birlikte kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve 6746 TL ecrimisil bedelinin yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, 1992 yılından itibaren iyiniyetli malik olarak kayısı ağacı yetiştirdiğini, babasının 27.03.2005 tarihli sözleşme ile şahitler huzurunda maliki olduğu taşınmazı kendisine hibe ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuş; birleştirilen davasında 10.06.2015 tarihli dilekçesi ile; 27.03.2005 tarihli babası tarafından imzalanan sözleşme ile iyiniyetli malik olarak kayısı ağacı yetiştirdiğini, ancak babasının muvazaalı olarak tapudan davacı kardeşine 27.05.2015 tarihinde 5/16 pay temliki yaptığını ileri sürerek anılan satışın iptali ile 2683 m2"lik kısmın adına tescilini, mümkün değil ise muhdesat bedellerinin tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davada davalının dayandığı sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığı gerekçesiyle ... iptali ve tescil davasının reddine dair verilen hükmün, davalı ve birleştirilen dosyanın davacısı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 17.01.2017 tarih, 2016/10860 Esas, 2017/307 Karar sayılı ilamı ile hükmün; "birleştirilen dava, ... iptali ve tescil mümkün olmaz ise muhdesat bedellerinin tahsili isteğine ilişkindir. 6100 sayılı HMK"nın 111. maddesi gereğince birleştirilen terditli davada davacının talebindeki sıraya uygun şekilde öncelikli talebi olan ... iptali ve tescil istemi incelenmiş ise de ikinci kademede terditli talebi olan muhdesat bedellerinin tahsili istemi konusunda 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesi gereğince inceleme yapılıp karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiştir." şeklindeki gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucu; “A-) Asıl dava yönünden verilen 19/11/2015 tarih, 2014/182 Esas 2015/518 karar sayılı karar, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17/01/2017 tarih ve 2016/10860 Esas, 2017/307 karar sayılı kararıyla onanmış ve asıl dava yönünden hüküm bu haliyle kesinleşmiş olduğundan bu hususta yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
B-) Birleşen (2015/368 Esas) dosya yönünden ... iptali ve tescil talebine ilişkin daha önce verilen 19/11/2015 tarih, 2014/182 Esas 2015/518 karar sayılı karar, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17/01/2017 tarih ve 2016/10860 Esas, 2017/307 karar sayılı kararıyla onandığından bu husus kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden karar verilmesine gerek olmadığına,
Davacının muhdesat bedelinin ödenmesine ilişkin talebinin kabulü ile, 35.474,00 TL muhdesat bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir.
Somut olayda; mahkemece önceden kurulan hükmün temyizi üzerine Dairemizce açıkça onama kararı verilmemiştir.
O halde mahkemece, yukarıda değinilen hususlar gözetilmeden, asıl dava ve birleştirilen davada temliken tescil talebi yönünden hüküm kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.06.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.