15. Ceza Dairesi 2018/8602 E. , 2019/34 K.
"İçtihat Metni"Dolandırıcılık suçundan şüpheliler ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29.02.2016 tarih ve 2015/141557-2016/16352 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10.10.2016 tarih ve 2016/2181 değişik iş sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 15.11.2018 gün ve 94660652-105-34-10385-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.11.2018 gün ve 2018/93425 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede:
İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10.10.2016 tarih ve 2016/2181 değişik iş sayılı kesin nitelikteki kararını müteakip müşteki vekilinin soruşturmaya ilişkin yeni delil elde edildiğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılarak dosyanın yeniden ele alınması talebinin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29.02.2016 tarih ve 2015/141557-2016/16352 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz mahiyetinde değerlendirilerek "Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğundan" bahisle reddine dair İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10.10.2016 tarih ve 2018/1826 değişik iş sayılı kararının hukuken yok hükmünde bulunduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Somut olayda, müşteki vekilinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu dilekçesi ile; müvekkiline ait 32 adet gayrimenkulün tapuda şüpheli ..."ya devredildiğini, gayrimenkullerin devri karşılığında şüphelilerin müvekkiline 6 adet senet verdiklerini, senet bedellerinin ödenmediğini, vadesi gelen senetlerin tahsili amacıyla icra takibi yaptıklarını, şüpheli ..."nın imza inkarında bulunduğunu, senetler üzerindeki imzalar ile şüpheli ..."nın imzası arasında bariz farklılıklar bulunduğunu, şüphelilerin başkasına imzalatmak suretiyle tanzim ettikleri sahte senetleri vererek şüpheli ..."ya devrini sağaldıkları gayrimenkullerin bedellerini ödemeyerek müvekkilini dolandırdıklarını belirterek şikâyette bulunması üzerine suçun hukukî ihtilaf niteliğinde olduğundan bahisle takipsizlik kararı verilmiş ise de, dosya kapsamındaki 21.12.2015 tarihli "CD İnceleme Tutanağı""na göre müşteki beyanı ile örtüşür şekilde, şüpheli ..."nın müştekiye tapu müdürlüğünde senet boyutlarına çok yakın kağıtları verdiğinin tespit edildiği, şüpheli ..."nın 04.12.2015 tarihli kolluk beyanında senet verdiğini kabul etmediği, 11.02.2016 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesindeki beyanında ise senet verdiğini kabul ettiği fakat verdiği senetlerin dilekçesi ekinde fotokopilerini sunduğu müştekinin oğlu ..."un kendisine olan borcuna dair vermiş olduğu senetler olduğunu belirttiği, şüpheli ..."nın 08.12.2015 tarihli kolluk beyanında senetlerden bahsetmediği, 12.02.2016 tarihli Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesindeki beyanında babası şüpheli ..."nın müştekiye senet verdiğini söylediği, yine gayrimenkul devir bedelinin ödenmesine ilişkin şüphelilerin farklı beyanlarda bulundukları, şüphelilerin alınan ifadelerinde çelişkiler olduğu, 1.408,000 TL gayrimenkul devir bedelinin elden ödendiğinin dile getirilmesine karşılık bu miktardaki paranın kaynağına ilişkin şüphelilerce bir belge ortaya konulamadığı, tanıklar ... ile ..."un beyanlarının müştekinin beyanlarını doğrular mahiyette olduğu nazara alındığında, dosyaya sonradan müşteki vekili tarafından yazılı beyanları sunulan ve de şüpheli ..."nın ifadesinde geçen ... ile ... ve şüpheli ..."nın dosyaya sunmuş olduğu senetlerde borçlu olarak görülen müştekinin oğlu ... dinlenilerek ayrıca şüphelilerin yazı ve imza örneklerinin temini ile sahteliği iddia olunan senet asılları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra şüphelilerin hukukî durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği cihetle, eksik soruşturmaya ve değerlendirmeye dayalı verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yapılan itirazın belirtilen gerekçelerle kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Şüphelilerden ...’nın, şikayetçiden satın almış olduğu 32 adet gayrimenkul karşılığında 6 adet senet verdikten sonra icra takibi sırasında senetleri düzenlemediğini belirterek borcu inkar ettiği, gayrimenkullerin de diğer şüpheli ...’un adına yapıldığının iddia edildiği olayda; şüphelilerin ifadelerinin çelişkili olması yanı sıra ilk etapta senetleri inkar etmelerine rağmen, CD görüntülerinden sonra bu kez senetlerin şikayetçinin oğlu tarafından düzenlenen senetler olduklarını ileri sürmeleri ve paranın ödendiğine dair belge ibraz edememeleri ile tanıklar ... ve ...’un beyanlarının şikayetçinin ifadelerini doğrulaması karşısında; şüpheli ...’in dosyaya sunmuş olduğu senetlerde belirtilen ... ve ... ile şikayetçinin oğlu ...’un tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulması ve senetlerdeki yazı ve imzaların şüpheliler ya da şikayetçi ile oğluna ait olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması ile varsa aralarındaki hukuk ve icra dosyalarının getirtilmesinden sonra, toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdiri yerine yazılı şekilde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmekle, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10.10.2016 tarihli ve 2016/2181 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 28.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.