1. Hukuk Dairesi 2015/16070 E. , 2018/12872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 1944 doğumlu olup 1965 yılından beri ......da yaşadığını, 2004 yılından itibaren de belirli zamanlarında......’de kaldığını, bürokratik süreci bilmediğini, dava dışı ...... Selçik ile evlendirme programında tanışmaları üzerine aralarında duygusal bir ilişki başladığını, ......’ın tüm borçlarına kefil olduğunu, borçları ödeyemez bir duruma geldiğinde ise dava dışı ......’ın “ ... karşılığında kredi çekelim borçları ödeyelim” teklifinde bulunduğunu, ......’ın kendisini tapuya götürüp hazırlatılan işlemleri imzalattırdığını, ... karşılığı kredi çekileceğini zannettiğini, yine ......’ın tapuya gitmeden önce antideprasan ilaçlar içirip iradesini bu şekilde fesada uğrattığını, daha sonra davalı ... ve bir kişi ile bankada buluştuklarını, dava dışı ...... ile davalının bankadan birlikte para çekip kendisine imza attırdıklarını, ......’ın 10.000-Tl’yi alıp 5.000-TL’yi kendisine verdiğini, 2013 yılı ...... ayında davalının, evi satın aldığından bahisle evden çıkmasını istemesi üzerine yaptığı araştırma ile davalı ve dava dışı ......’ın taşınmazı satış gösterip bankadan kredi çektiklerini öğrendiğini, davalının, kira alacağı ve tahliye istemli icra takibi başlattığını, davalının dava dışı ...... ile işbirliği içinde olduğunu, bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ancak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini ileri sürerek dava konusu 1036 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 26 no’lu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, dava konusu taşınmazı 30/07/2012 tarihinde 80.000-Tl bedelle kredi kullanmak suretiyle satın aldığını ve aynı gün bedelin davacıya ödendiğini, taşınmazın vergi, sigorta ve kredi borcunu kendisinin ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının maliki olduğu 1036 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan çekişme konusu 26 no’lu bağımsız bölümü 30/07/2012 tarihinde 80.000-Tl bedelle satış suretiyle davalıya temlik ettiği, davacının aldatıldığını 2013 yılı ...... ayında öğrendiğini ileri sürerek 28/04/2014 tarihinde eldeki davayı açtığı, dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayandığı ve bilahare tanıklarının isimlerini bildirdiği, mahkemece iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere aldatma (hile), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Ne var ki, mahkemece, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı irdelenmediği gibi hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı da yoktur.
Hal böyle olunca, bildirilen delillerin eksiksiz toplanılması ve tanıkların dinlenilmesi suretiyle toplanan ve toplanacak delillere göre, öncelikle davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının tespiti, hak düşürücü süre içerisinde açıldığının tespiti halinde işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.