Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Mahkemece yüze karşı verilen kısa kararda; "Davanın kısmen kabulüne,
a) 6.12.2010 tarih, saat 14.00-14.10 arasında yapılan .. Köyü ... ada, . parsel, . Blok, 2 nolu bağımsız bölümün satışına ilişkin ihalenin feshine,
b) 6.12.2010 tarih, saat 14.20-14.30 arasında yapılan ....Köyü . ada, . parsel,. Blok, 5 nolu bağımsız bölümün satışına ilişkin ihalenin feshine,
c) 2.12.2010 tarih, saat 15.00-15.15 arasında yapılan ü Köyü ada, parsel sayılı taşınmazın satışına ilişkin ihalenin feshine,
d) 2.12.2010 tarih, saat 14.30-14.45 arasında yapılan Köyü ada, parsel sayılı taşınmazın satışına ilişkin ihalenin feshine,
e) 3.12.2010 tarih, saat 14.00-14.10 arasında yapılan Köyü ada, parsel, Blok, nolu bağımsız bölümün satışına ilişkin ihalenin feshine,
Diğer ihalelerin feshine ilişkin taleplerin reddine" karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda yukarıda belirtilen a, b, c, d hüküm fıkralarının aynen yer almasına karşın, e fıkrasında; "3.12.2010 tarih, saat 14.00-14.10 arasında yapılan (ve devamında) diğer ihalelerin feshine ilişkin taleplerin reddine" şeklinde hüküm kurularak kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
T.C. Anayasası, yargılamada aleniyet ilkesini benimsemiştir. Bu nedenle, yargılama açık olarak yapılacak ve yargılama sonunda verilen karar HUMK.nun 388/son maddesi hükmü (HMK"nun 297/son maddesi) gereği açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça belirtilecektir. HUMK.nun 382. maddesi (HMK"nun 294. maddesi) gereğince, sonradan yazılacak gerekçeli kararın da verilen kısa karara uygun olması gerekir (HUMK.nun 381/2-1 madde hükümleri gereği). Bu nedenle mahkeme hükmü tek olduğundan, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 10.04.1992 tarih ve 7/4. sayılı kararında da kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağının belirtilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş, önceki kararlar ile bağlı olmaksızın çelişkinin giderilmesi için vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 17/01/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.