Hukuk Genel Kurulu 2019/548 E. , 2019/964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen “boşanma” davasından dolayı, bozma kararı üzerine direnme yoluyla Bolu Aile Mahkemesince verilen 11.02.2015 tarihli ve 2014/776 E., 2015/75 K. sayılı karardaki boşanma hükmünün uygun bulunmasını, tazminat ve nafaka hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesini kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 14.03.2019 tarihli ve 2017/2-2067 E., 2019/296 K. sayılı kararın karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı kadın vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenilen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Hukuk Genel Kurulu kararında yer alan açıklamalara göre; Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2019 tarihli kararının 3. sayfasının 2. ve 3. paragraflarında taraf sıfatları ve dilekçe türü ile ilgili ifadelerde maddi hata olduğu anlaşılmakla;
"Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 29.04.2005 tarihinde evlenen tarafların davanın açıldığı tarihte ve davadan bir süre sonra da aynı evde yaşamaya devam ettikleri taraf beyanları ile sabittir. Ancak aynı evde oturma hâli her zaman tek başına af anlamına gelmediği gibi boşanma davası açmaya da engel değildir. Nitekim, davalı erkek cevaba cevap dilekçesinde aynı evde fakat ayrı odalarda yaşadıklarını, müşterek evin davalıya ait olması sebebiyle kira ödediğini beyan etmiştir. Ayrıca, mahkemece, davacı kadının dava dilekçesinde davalı erkeğin müşterek konuttan uzaklaştırılması yönünde talepte bulunması üzerine, bu talebin tefrik edilerek kaydedildiği aynı mahkemenin 2013/123 değişik iş sayılı dosyasında müşterek evin davacı kadına ve müşterek çocuklara tahsis edildiği anlaşılmaktadır.
O hâlde, tarafların sırf aynı evde yaşaması evlilik birliğinin hâlen çekilebilir olduğunu gösteren bir delil veya olgu olarak kabul edilemeyeceği gibi, mahkemenin de kabul ettiği üzere taraflar arasında yaşanan ve ceza davasına konu olan fiziksel şiddet olayından sonra tarafların barışarak birlikte yaşamaya devam ettiği, öte yandan davalı erkeğin bu iddia nedeniyle yargılanıp mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraat ettiği, dolayısıyla fiziksel şiddet iddiasının davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin mümkün görülmediği, ancak davacının eşine hakaret ettiği, davalı kadının ise eşine "şizofren" şeklinde sözler söylediği ve eşini eve almadığı tüm dosya kapsamı ile sabittir." ,
Şeklindeki 2. ve 3. paragrafların;
"Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; 29.04.2005 tarihinde evlenen tarafların davanın açıldığı tarihte ve davadan bir süre sonra da aynı evde yaşamaya devam ettikleri taraf beyanları ile sabittir. Ancak aynı evde oturma hâli her zaman tek başına af anlamına gelmediği gibi boşanma davası açmaya da engel değildir. Nitekim, davacı erkek cevaba cevap dilekçesinde aynı evde fakat ayrı odalarda yaşadıklarını, müşterek evin davalıya ait olması sebebiyle kira ödediğini beyan etmiştir. Ayrıca, mahkemece, davalı kadının cevap dilekçesinde davacı erkeğin müşterek konuttan uzaklaştırılması yönünde talepte bulunması üzerine, bu talebin tefrik edilerek kaydedildiği aynı mahkemenin 2013/123 değişik iş sayılı dosyasında müşterek evin davalı kadına ve müşterek çocuklara tahsis edildiği anlaşılmaktadır.
O hâlde, tarafların sırf aynı evde yaşaması evlilik birliğinin hâlen çekilebilir olduğunu gösteren bir delil veya olgu olarak kabul edilemeyeceği gibi, mahkemenin de kabul ettiği üzere taraflar arasında yaşanan ve ceza davasına konu olan fiziksel şiddet olayından sonra tarafların barışarak birlikte yaşamaya devam ettiği, öte yandan davacı erkeğin bu iddia nedeniyle yargılanıp mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraat ettiği, dolayısıyla fiziksel şiddet iddiasının davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin mümkün görülmediği, ancak davacının eşine hakaret ettiği, davalı kadının ise eşine "şizofren" şeklinde sözler söylediği ve eşini eve almadığı tüm dosya kapsamı ile sabittir.",
Şeklinde düzeltilmesine,
Velâyet ve kişisel ilişkiye yönelik temyiz itirazlarının ise Özel Dairece inceleneceğinin anlaşılmasına göre, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirine uygun olmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 370TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine; karar düzeltme harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 26.09.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.