8. Hukuk Dairesi 2015/15919 E. , 2015/17553 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2013
NUMARASI : 2013/779-2013/776
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire"ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Borçlu vekili İcra Mahkemesi"ne başvurusunda, icra emri tebliğinin usulsüz olduğunu icra emrinde İcra Müdürü"nün imzası bulunmadığından icra emrinin iptali gerekeceğini ileri sürmüş, Mahkemece dava dilekçesinde ileri sürülmesi gereken itirazlar ileri sürülmediğinden tebligatın usulsüzlüğünü ileri sürmekte hukuki yararı bulunmadığı, tebliğin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlu hakkında yapılan ilama dayalı takipte icra emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik"in 30. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında: “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir.” hükümleri öngörülmüştür.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Yönetmelik"in 30. maddesi gereğince işlem yapılacaktır.
Somut olaydaki tebliğ işlemi, muhatabın adresinin kapalı olduğunun belirtilmesi ile yetinilerek hangi sebeple adresin kapalı olduğu, muhatabın tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği açıklanmadan, muhatabın adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşunun kim olduğu belirlenip imzası alınmadan veya imzadan imtina edip etmediği belirtilmeden gerçekleştirildiği görülmekle usulsüz olduğunun kabulü gerekir.
7201 sayılı Kanun"un 32. maddesi gereğince boçlunun tebligatdan haberdar olduğunu beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak belirlenmelidir. Borçlunun bu tarihe göre itiraz nedenlerini bildirmemiş olması tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin incelenmesine engel teşkil etmez. Tebligatın usulsuzlüğünün tespiti halinde tebliğ tarihinin düzeltilmesi durumunda haciz uygulamasına başlanacağı tarih, mal beyanında bulunma tarihi, kesinleşmeden önçe konulan hacizlerin kaldırılabileceği hususu netleşeceğinden borçlunun şikayette hukuki yararı vardır. (HGK. 27.06.2001 tarih 2001/12-543 E., 2001/560 K.)
O halde öncelikle tebligattan borçlunun haberdar olduğu tarihin Tebligat Kanunu"nun 32. madesine göre belirlenmesi, buna göre icra emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi şeklinde şikayetin kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK"nun 366 ve HUMK"nun 428. maddeleri gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK"nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.