22. Hukuk Dairesi 2018/2006 E. , 2018/6062 K.
"İçtihat Metni"BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ :. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İŞE İADE
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde 30.03.2009 tarihinde çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin 08.08.2016 tarihinde işverence feshedildiğini, feshin haklı ve geçerli bir sebebe dayanmadığını ileri sürerek, feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücret ve diğer haklarının belirlenmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının özellikle 2016 yılının Mayıs ayından itibaren ekip şikayet akış kapatma ortalamasının altında kalarak, operasyon değerlerini olumsuz etkilemesi sebebiyle sık sık savunmasının alındığını, davacıya sözlü ve yazılı olarak uyarılar yapıldığını, davacının durumunda herhangi bir düzelme olmaması sebebiyle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2-h maddesine göre haklı sebeple feshedildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, yedi yıllık çalışan olan davacının son üç ayda akış kapatma ortalamasının altında kalması sebebiyle doğrudan iş sözleşmesinin feshinin ağır bir yaptırım olduğu, davacının performansını geliştirecek hiçbir önlemin alınmadığı değerlendirilerek davanın kabulü ile feshin geçersizliğine, davacının davalı şirketteki işine iadesine, işe başlatılmama halinde davalının sorumlu olduğu tazminat miktarının davacının beş aylık brüt ücreti olarak belirlenmesine, davacının süresi içinde başvurması halinde hak kazanacağı en çok dört aya kadar ücret ve haklarının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davacının kıdemli bir çalışan olduğu ve terfi ettirilerek müşteri şikayetlerinin değerlendirildiği birimde görevlendirildiği, bu birimde başarısız olduğu sonucuna varılsa dahi, başka bir birimde görevlendirilmesi düşünülmeden iş sözleşmesinin feshedildiği, mahkemece davalının haklı fesih savunmasına karşılık mahkemece geçerli sebep bağlamında değerlendirme yapılmış ise de, mahkemece verilen kararın sonucu itibariyle yerinde olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Temyiz:
Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının iş sözleşmesinin feshinin haklı veya geçerli bir sebebe dayanıp dayanmadığı noktasındadır.
İşverenin yönetim hakkı kapsamında verdiği talimatlara işçi uymak zorundadır. İşçinin talimatlara uymaması işverene, duruma göre iş sözleşmesinin haklı ya da geçerli nedenle fesih hakkı verir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-h alt bendinde, işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi hali, haklı fesih sebebi olarak düzenlenmiştir. Buna karşılık, işçinin işini uyarılara rağmen eksik, kötü veya yetersiz olarak yerine getirmesi ise geçerli fesih nedenidir. İşçi görevini uyarıya rağmen hiç yerine getirmezse, işveren haklı sebeple derhal fesih hakkını; eksik, kötü yetersiz bir biçimde yerine getirirse geçerli fesih hakkını kullanabilecektir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının iş sözleşmesi işverence, 2016 yılı mayıs haziran temmuz ayı içerisinde ekip akış kapatma ortalamasınn altında akış kapatarak operasyon değerlerini olumsuz yönde etkilediği, konuyla ilgili olarak birçok defa uyarılmasına rağmen aynı durumun devam ettiği, herhangi bir çaba ve düzelme göstermediği, 28/07/2016 tarihinde son kez savunmasının talep edildiği, savunmada da kabul ettiği üzere kişisel sorunlarını işe yansıtarak işini yerine getirmediği, ekip ortalamasının oldukça altında kalarak şirketi olumsuz etkilediğinin tespit edildiği, bu hususun son bir uyarı mahiyetinde tebliğ edildiği, ancak 28,29,30 temmuz ile 1,2,3, ağustos tarihlerinde akış kapatma sayısının ekip ortalamasının altında kalması sebebiyle şirketin üretim ve verimliliğini olumsuz yönde etkilemeye devam ettiği, tüm ikazlara rağmen görevini yerine getirmemekte ısrarcı davrandığı, 04/08/2016 tarihli savunmasında da bu durumu kabul ettiği, belirtilerek 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2-h maddesi uyarınca 08/08/2016 tarihinde haklı sebeple feshedilmiştir. İlk derece mahkemesince, davacının iş sözleşmesi akış kapatma ortalamasının altında kalması sebebiyle davacının yetersizliği nedenine dayalı olarak feshedilmiş ise de, dinlenen tanık anlatımlarına göre, davacının müşteri şikayetlerinden oluşan akışları değerlendirip çözüm üretilmesi için ilgili birimlere yönlendirdikten sonra, son olarak akışı müşteriye geri bildirim yaparak kapatması gerektiği, böylece akış kapatma sürelerinin değişkenlik gösterdiği, davacının zaman zaman başka birimlere de destek olması gerekmesine rağmen, bu durumun performans değerlendirmesinde dikkate alınmadığı, performansı düşük işçiye düzeltme süreci verilmediği, yedi yıllık çalışan davacının iş sözleşmesinin son üç aydaki akış kapatma ortalamasının altında kalması sebebiyle feshedilmesinin ağır bir yaptırım olduğu, performansın geliştirilmesi için hiçbir önlem alınmayarak doğrudan fesih yoluna gidilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle feshin geçerli sebebe dayanmadığı sonucuna varılmıştır. Ne var ki, dosya içeriğine göre, davacıya bir çok kez akış kapatma ortalamasının altında kalması sebebiyle yazılı olarak uyarıda bulunulduğu, bazı uyarı yazılarında davacının imzadan imtina ettiği ifade edilmesine rağmen, davacının söz konusu uyarı yazılarını ve içeriklerini inkar etmediği; davacıdan çeşitli zamanlarda aynı konu ile ilgili olarak savunma talep edildiği anlaşılmaktadır. Davacının savunmalarında genel olarak, akış kapatma ortalamasının altında kaldığına yönelik iddiayı kabul ettiği, maddi sıkıntılarının olduğunu, şahsi sorunları sebebiyle işine odaklanamadığını ifade ettiği, dosyada mevcut belgeler ile sabittir. Özellikle 10.05.2016 tarihli savunmasında, akış kapatma ortalamasının altında kaldığını kabul ettiği ve tazminatı ödenirse kimseye kırgın olmayacağını ifade ettiği; bunun dışında 04.02.2016, 29.03.2016, 05.04.2016, 20.04.2016, 04.05.2016, 13.05.2016, 23.05.2016, 26.05.2016 tarihli savunmalarında da şahsi problemleri sebebiyle işini gereği gibi yerine getiremediğini belirttiği anlaşılmaktadır. Davacı son savunmasında ise, önceki geri bildirimlere göre performansını düzeltmek için elinden geleni yaptığını, ancak sayısal verilere yansıtamadığını ifade etmiş olup, bu belgelere göre, davacının mevcut görevindeki yetersizliğini kabul ettiği açıktır. İlk derece mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, davacı kıdemli bir çalışan olup, terfi ettirilerek mevcut bölümde görevlendirilmiştir. Davacının yetersizliği davacının şahsına ilişkindir. Tanıklar, davacının çalıştığı şikayet biriminde müşterinin şikayetinin türüne göre akış kapatma oranının değişebileceğini ifade etmekle birlikte, davacının yaptığı işe ilişkin kurallara vakıf olduğunu ifade etmiştir. Davacı, kişisel problemler ve yaşadığı maddi sıktıntılar sebebiyle işe odaklanamadığını belirttiğine göre, feshin son çare olması ilkesi bağlamında değerlendirme yapılarak, davacıya başka bir görev veya daha önceki görevin teklif edilmesi feshin geçerlilik denetimine yönelik değerlendirmede sonuca etkili değildir. Davacının bulunduğu ekip içindeki akış kapatma oranının ekip ortalamasının çok altında (örneğin ekip ortalaması 11-12 iken, davacının 1-2 ortalama yaptığı) olduğu, bazı günler hiç akış kapatmadığı, üç aylık dönemde akış kapatma oranında hiçbir değişiklik veya kısmen de olsa düzelme bulunmadığı, davacı hakkında bir çok kez tutanak tutularak, davacıya yazılı uyarılar yapıldığı, dosya kapsamı ve tanık anlatımları ile sabittir. Bu itibarla, somut olay yönünden bu durumun haklı sebep oluşturmadığı yönündeki Bölge Adliye Mahkemesi kararı yerinde ise de, feshin geçerli sebebe dayanmadığına dair değerlendirme isabetli bulunmamıştır. Davacının feshe konu davranışları eksik, kötü ve yetersiz ifa olarak kabul edilerek, feshin geçerli sebebe dayandığının kabulü gerekirken, hatalı değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen sebeplerle, Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 21.12.2017 tarih, 2017/2367 esas, 2017/2155 karar sayılı kararı kararı ile ile ... 1. İş Mahkemesinin 07.09.2017 tarih, 2016/725 esas, 2017/470 Karar sayılı kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 150,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 2.180,00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgisine iadesine 07.03.2018 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.