Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/18208
Karar No: 2019/4045
Karar Tarihi: 08.05.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/18208 Esas 2019/4045 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/18208 E.  ,  2019/4045 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirttiği gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum ve davalı avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Dava, 09.08.2003 tarihinde kazalı sigortalının koruyucu gözlük kullanmadan müşteriye mutfak dolabı montaji için testere ile polyester malzeme kesimi yaptığı sırada fırlayan bir parçanın gözüne gelerek yaralanması şeklinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ve ödenen geçici iş göremezlik ödeneği nedeniyle oluşan kurum zararının davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, açılan davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesidir. Mahkemece, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu, maddi olgu belirlenmeksizin, hatalı hesap raporu esas alınarak ve anılan yasanın 26. maddesine dayanılarak açılan rücu davasında hakkaniyet indirimi yapılamayağı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiştir.
    1-Mahkemece zararlandırıcı olay nedeniyle ceza yargılamasının ve tazminat davasının açılıp açılmadığı ve akıbetleri belirlenmeksizin alınan kusur raporunda davalı işverenin %70, kazalı işçinin ise % 30 kusurlu bulunduğu anlaşılmıştır. Davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı kanun olup kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, cezadaki maddi olgu ve dosya içeriğindeki tüm deliller gözetilip, mevcut çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. madde) hükmü uyarınca hukuk hakimi ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı değilse de kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlıdır.
    Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof. Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır
    Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de ceza mahkemesinde saptanan maddi olgularla bağlı olduğundan, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde mahkum olanlara az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir.
    Öte yandan, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında; tazminat davasında kurumun taraf olmaması nedeniyle bağlayıcı nitelikte bulunmamakta, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi ve kesinleşmesi halinde güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir.
    Bu tür iş kazalarında kusurun belirlenmesinde, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda; tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 506 sayılı Kanun"un 26., 4857 sayılı Kanun"un 77., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi ile oluşa uygun kusur raporu alınması gerekir.
    Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında; meydana gelen olay nedeniyle ceza yargılamasının ve tazminat davasının olup olmadığı var ise ceza ve tazminat dosyalarının akibeti araştırılıp, dosyalar celbedilmeli, somut olayda işveren tarafından verilen gözlüğün kazalı tarafından kullanılmaması, ve kazalı işçinin iş bilgisine sahip olma durumu nazara alınarak kusur durumu belirlenmek üzere olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, buna göre davada kusurlu olan tarafların kusur oran ve durumlarını ayrıştırarak, soyut ifadelere dayanmadan, net şekilde ortaya koyan, oluşa uygun ve mevcut raporlar arasındaki çelişkileri giderebilecek nitelikte kusur raporu alınarak, elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
    2- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun “İşverenin sorumluluğu” başlığını taşıyan 26"ncı maddesinin birinci fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılabilir bir hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya ve hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin hesaplanacak sermaye değerleri toplamının, sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere Kurumca işverene ödettirileceği belirtilmiş iken, maddede yer alan “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibareleri, 21.03.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiş, buna göre, sigortalı veya hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (gerçek zarar = dış tavan) tutarı ile sınırlı olan Kurumun rücu alacağı, iptal sonrasında, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız, basit rücu hakkına dönüşmüştür.
    Şu durumda anılan madde kapsamında teselsül hükümlerine göre açılan rücu davalarında, gelirlerde oluşan artışlar istenilememeli, maddi zarar hesabı yapılmamalı, tazmin sorumlularının toplam kusur oranı, gelirlerin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerlerine uygulanarak hüküm kurulmalı, sorumluların sigortalıya veya hak sahiplerine yaptığı ödemelerin rücu alacağından düşülmesine olanak bulunmadığı gözetilmelidir.
    Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde 01.10.2008 tarihinden önce meydana gelen zararlandırıcı olaylara ilişkin rücuan tazminat davalarında maddi tavan gerçek zarar hesabı yapılmayacağı gözetilmeksizin alınan hatalı hesap raporu doğrultusunda gerçek zarar üzerinden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    3- Yasal dayanağının 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesi olan rücuan tazminat davalarında davalıların belirlenen kusur oran ve aidiyetlerine göre hüküm kurulması gerektiği, gerekçeli kararda atıfta bulunulan Türk Borçlar Yasası’nın 50/2 maddesi uyarınca hakkaniyet indirimi yapılamayacağı gözetilmeksizin, davalının, işçinin tedaviyi geciktirmesi nedeni ile zararın artmasına neden olduğuna yönelik savunmasına itibar etmek gerektiği ve bu hususun tam olarak tespit edilemeyeceği gerekçesiyle TBK’nun 50/2 maddesi uyarınca hesaplanan miktardan %10 oranında daha hakkaniyet indirimine gidilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.
    Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı Kurum ve davalı avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 08/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi