1. Hukuk Dairesi 2015/16223 E. , 2018/12738 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ... Refik’in 745,642,404,341 parsel (imar ile 1179/2, 1197/7, 1197/8, 1207/2 ve 1208/2 parsel) sayılı taşınmazları ikinci eş ...... ile ondan olan çocuğu ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, 1197/8 parselin daha sonra diğer davalı ...’e temlik edildiğini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, 404 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma işlemine tabi tutulduğunu ve 30.000,00 TL kamulaştırma bedelinin ödendiğini, miras payları oranında belirlenecek bedelin kamulaştırma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişler, 26.06.2013 tarihli dilekçe ile davacılardan ... davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Davalılar, mirasbırakan tarafından davacılara da taşınmazlar temlik edildiğini, işlemlerin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacı yönünden muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1921 doğumlu ... Refik’in 06.05.2003 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak ilk eşten olma oğlu ..., kızı ......, ikinci eş ...... ve bu eşten olma çocuğu ...’i bıraktığı, mirasbırakan tarafından çekişme konusu 745 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’a, 642 parsel sayılı taşınmazın önce ikinci eş ......’ye, ondan da bağış sureti ile diğer davalı ...’e, 404 parsel sayılı taşınmazın öncesinde davalı ...’e, daha sonra ise kamulaştırma işlemine tabi tutulduğu, 341 parsel sayılı taşınmazın davalı ...’e temlik edildiği, imar ile 1179/2, 1197/7,1197/8,1207/2 ve 1208/2 olarak parselasyona tabi tutulduğu, davalı ... tarafından parselasyon ile 1197/8 parsel sayılı taşınmazdaki payın diğer davalı ...’e 09.05.2013 de satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK"nin 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda, yukarıda değinilen olgular açıklanan ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, mirasbırakan ... Refik’in, davalılardan ... ve ...’e yapmış olduğu temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığından, her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, mahkemece davalı ...’e temlik edilen 1197/8 parsel sayılı taşınmaz yönünden iyi niyet araştırması yapılarak sonuca gidildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, üçüncü kişi durumunda olan davalı ... yönünden iyi niyet araştırması yapılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.