Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/96
Karar No: 2015/2030
Karar Tarihi: 30.09.2015

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/96 Esas 2015/2030 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/96 E.  ,  2015/2030 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dargeçit Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.01.2012 gün ve 2011/79 Esas, 2012/12 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.04.2013 gün ve 2012/7801 Esas, 2013/6538 Karar sayılı ilamı ile;
    “...Dava, haksız fiilden kaynaklanan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, açılan davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı, kendisinin savcı olduğunu davalı kaymakamın adliyede Adalet Müfettişi tarafından teftiş yürütüldüğü dönemde, kötü not alması için hakkında idari para cezası düzenlettiğini, sonra buna yetkisi olmadığını öğrenince cezayı iptal edip Ağır Ceza Mahkemesine bildirdiğini adliye personeli nezdinde küçük düştüğünü beyanla uğradığı manevi zararların davalıdan tazminini talep etmiştir.
    Mahkemece, davalının eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy.K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
    Davaya konu olayda; davalının ilçe kaymakamı olduğu ve eylemini bu görev sırasında gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı yasalar kapsamında idarece kendisine verilen bir hizmeti yürütürken söz konusu eylem ve işlemleri gerçekleştirdiğinden, yukarıda açıklandığı üzere davanın taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasına girilerek hüküm tesis edilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulması gerekmiştir...)
    gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı, Dargeçit Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptığı dönemde tüm ilçe halkı ve çalışanları tarafından tanındığını, aracını her zamanki gibi hükümet konağının önüne park ettiği olay gününde, davalı kaymakam tarafından problem çıkarmak adına trafik polisine fotoğraf çektirilerek trafik cezası kesilmesinin sağladığını, durumu öğrenir öğrenmez, davalı kaymakam hakkında görevi kötüye kullanma ve hakaret suçlarından dolayı suç duyurusunda bulunduğunu,ancak daha sonra idari para cezasının iptal edildiğini, davalı kaymakamın yetkilerini aşmak ve kötüye kullanmak suretiyle Dargeçit Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaptığı ilçede adliye personeli, kolluk kuvveti, hükümet konağı çalışanları, tüm Dargeçit Halkı nezdinde kendisini küçük düşürdüğünü, itibarını zedelediğini, davalının amaçlarından birisinin de rutin teftişe gelen HSYK Başmüfettişi adliyede iken vereceği tepkiden dolayı soruşturma geçirmesini sağlamak olduğunu, herhangi bir trafik kuralı ihlalinin bulunmadığını, hükümet konağı girişini kapatmadığını, her gün aynı yere park edilen kaymakamlık aracına herhangi bir işlem yapılmadığını, şahsiyet haklarının hukuka aykırı olarak tecavüze uğradığını belirterek yaşamış olduğu derin elem ve kedere bir nebze olsun karşılık olmak üzere haksız fiil tarihi olan 29/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 7.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile kendisine verilmesini, hükmün Dargeçit ilçesinde yayın yapan bir gazetede yayınlanmasını talep ve dava etmiştir.
    Davalı, yargılamaya katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.
    Yerel mahkemece; davanın TMK"nun 24 vd. maddeleri ile Borçlar Kanunu"nun 49. maddesinde karşılığını bulan kişilik haklarının saldırıya uğramasından kaynaklanan manevi tazminat ve verilecek kararın yayımlanmasına ilişkin bulunduğu, Dargeçit Kaymakamı olarak görev yapan davalının, davacı Cumhuriyet Savcısına ait aracın kısa süreliğine ve haklı sayılabilecek bir nedenle adliyenin de hizmet verdiği hükümet konağının girişine, girişi kapatmayacak şekilde park edildiği, bu durumun ve araç sahibinin davalı tarafından bilinmesine rağmen "bu aracı buradan çekin yoksa çektiririm" demek, görevli polis memurlarına emir ve talimat vererek yetkilerini aşarak ve kötüye kullanarak Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan davacının Dargeçit ilçesinde adliye personeli, kolluk görevlileri, hükümet konağı çalışanları ve hatta tüm Dargeçit nezdinde küçük düşmesine sebebiyet verdiği, olay nedeniyle Dargeçit ilçesi nezdinde küçük düşen davacının olayda haklı bulunduğu, davalının yetkilerini aştığı gerekçesiyle davalının yaşatmış olduğu derin elem ve kedere bir nebze olsun karşılık olmak üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü davalı temyiz etmiştir.
    Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalı tarafından temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı temyize getirmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamu görevlilerinin kasıt ve kusurlarından ötürü haklarında tazminat davası açılıp açılamayacağı, varılacak sonuca göre de somut olayda davanın pasif husumet yokluğundan reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ortaya konularak somut olayda davalının eyleminin görevden ayrılabilir salt kişisel kusur mu, yoksa görev kusuru mu oluşturduğu irdelenmeli, husumet ehliyeti de buna göre ele alınmalıdır.
    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 129/5. maddesinde; “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” denilmektedir.
    657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun “kişilerin uğradıkları zararlar” başlıklı 13. maddesinin 06.06.1990-3657/1 maddesi ile değişik birinci fıkrasında; “Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.”kuralı getirilmiştir.
    Anayasanın sözü edilen hükmü tüm kamu personelini içermekte olup, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak, zarara uğrayan kişilerin açacakları tazminat davalarında pasif husumeti düzenleyen usulü bir kural niteliğindedir. 657 sayılı Kanunu yukarıda açıklanan 13. maddesi de aynı doğrultudadır.
    Bu bağlamda; anılan maddeler ile yasa koyucunun, memur ve kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken, işledikleri fiillerden dolayı haklı-haksız yargı önüne çıkarılmalarını önlemek ve kamu hizmetinin sürekli, eksiksiz görülmesini sağlamak, mağdur için de daha güvenilir bir tazminat sorumlusu tespit etmek amacını güttüğü söylenebilir. Ne var ki, personelin kişisel eylem ve davranışlarının idari eylem ve işlem sayılmadığını da burada hemen belirtmek gerekir. Gerçekten de Anayasa’nın 125/son fıkrasında “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” denilmekte, yine Anayasa’nın 137. maddesinde “...konusu suç olan emri yerine getiren kimsenin sorumluluktan kurtulamayacağı” belirtilmektedir. Diğer yandan memur veya kamu görevlisinin tamamen kendi iradesi ile kasten ya da yasalardaki açık hükümler dışına çıkarak ve bunlara aykırı olarak suç sayılan eylemiyle verdiği zararlarda eylem ile kamu görevinin yürütülmesi arasında objektif bir illiyet bağının varlığından söz edilemez. Bu gibi hallerin 657 sayılı Kanunun 13. maddesinin hukuksal alanı dışında tutulduğunda şüphe olmamalıdır. Zira, görevden kolayca ayrılabilen ve görev dışında kalan kusurlu eylem ile kamu görevi arasındaki bağ kesilerek salt memurun ya da kamu görevlisinin kişisel kusuru ile karşı karşıya kalınmaktadır. İşte bu noktada görev kusuru ile kişisel kusurun ayrımında kişisel kusurun alanı ve unsurlarının açık bir biçimde saptanması önem taşımaktadır.
    Bilindiği gibi, görev kusuru daha çok kamu görevlisinin görevinden ayrılamayan kişisel kusuru olarak kendini gösterir. Bu kişisel kusur, görev içinde ve dolayısıyla idarenin ajanına yüklediği ödev, yetki ve araçlarla işlenmektedir. Kişisel kusurda ise; kamu görevlisinin eyleminde açıkça ve kolayca görevinden ayrılabilen tasarruf ve hatalar görülür. Bir başka deyişle, kişisel kusurda idare nam ve hesabına hareket eden bir kamu görevlisinin idareye atıf ve izafe olunacak yerde, doğrudan doğruya kendi şahsına isnat olunan ve kişisel sorumluluğunu intaç eden hukuka aykırı eylem ve işlemleri belirgindir ve burada kamu görevlisi zarar doğurucu eylemini kamusal görevin yerine getirilmesi saiki ile ancak salt kişisel kusuru ile işlemiştir. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda personelin kişisel eylem ve davranışları idari eylem ve işlem sayılmamış, kişisel kusura dayanan davaların inceleme yerinin adli yargı olduğu, hasmının da kişinin kendisi olduğu kabul edilmiştir (Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 505; tanım yönünden Cüneyt Ozansoy, Tarihsel ve Kuramsal Açıdan İdarenin Kusurdan Doğan Sorumluluğu, Doktora Tezi, 1989, s. 330)
    Sonuç olarak, Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Kanunun 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlıdır. Kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmamaktadır.
    Bu genel açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davacının Dargeçit ilçesinde cumhuriyet savcısı, davalının ise kaymakam olarak görev yaptığı, olay günü aracını her zamanki gibi hükümet konağının önüne park ettiği, davalı kaymakamın adliyede yapılan rutin teftişi bildiği için problem çıkarmak adına trafik polislerine emir ve talimat vererek park yapmanın yasak olduğundan bahisle trafik cezası kesilmesini sağladığı, daha sonra yapılan işlemin yanlış olduğunu yetkilerini aştığını farkedince idari para cezasını iptal ettirdiği, davalı kaymakamın yetkisini aşarak ve kötüye kullanarak davacı cumhuriyet savcısını tüm ilçe nezdinde küçük düşürmeye,itibarını zedelemeye çalıştığı ileri sürülmekte olup, bu olay nedeniyle davacı kişilik haklarının zedelendiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmaktadır.
    Davacının istemini dayandırdığı bu maddi olgulardan, davalının salt kişisel kusuruna dayanıldığı anlaşılmaktadır.
    Anayasanın 129/5. maddesi gereğince memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken meydana gelen zararlara ilişkin davaların idare aleyhine açılabilmesi için eylemin hizmet kusurundan kaynaklanmış olması koşuluna bağlı bulunmasına; dava dilekçesinde sıralanan maddi olguların davalının salt kişisel kusuruna dayanıldığını göstermesi karşısında davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.
    Aynı ilkeler HGK"nun 15.11.2000 gün ve 2000/4-1650 E. 2000/1690 K; 26.09.2001 gün ve 2001/4-595 E. 2001/643 K.; 29.03.2006 gün ve 2006/4-86 E. 2006/111 K.; 17.10.2007 gün ve 2007/4-640 E. 2007/725 K.; 20/02/2008 gün ve E:2008/4-156, K:2008/140; 11.11.2009 gün ve 2009/4-411 E., 2009/491 K.; 18.11.2009 gün ve E:2009/4-448, K:2009/545; 30.10.2013 gün ve 2013/4-44-1512 E., K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bazı üyeler, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kast ve kusur aranmaksızın kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceğinden husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş iseler de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
    Hal böyle olunca, Özel Dairenin husumete ilişkin bozmasına karşı Yerel Mahkemenin direnmesi yerindedir.
    Ne var ki, Özel Daire bozma nedenine göre, davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
    S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup davalının bozma nedenine göre daha önce incelenmeyen temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 30.09.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi