18. Hukuk Dairesi 2014/17832 E. , 2015/5995 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, davalı vakfın 21.02.2013 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı vakfın usul, yasa ve senede aykırı yapılan 21.02.2013 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 113. maddesinde; dernekler ve diğer tüzel kişilerin, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilecekleri, 114/1-d maddesinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartlarından olduğu, 115/1. maddesinde ise mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmakla yükümlü olduğu, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği hükme bağlanmıştır.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Somut olayda; .... Derneği, üyelerinin menfaatlerini korumak için, kendi adına, ilgililerin haklarının tespiti, hukuka aykırı durumun giderilmesi, gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi yönünden usul, yasa ve vakıf senedine aykırı yapıldığını ileri sürdüğü davalı vakfın 21.02.2013 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptaline karar verilmesini istediği, mahkemece derneğin aktif dava ehliyeti bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında, davacı derneğin bu davada dava ve taraf ehliyeti bulunduğundan, işin esasına girilerek deliller toplanıp oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi yerine, uygun bulunmayan gerekçe ile ... Derneği yönünden de davanın reddi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.