1. Hukuk Dairesi 2018/3270 E. , 2018/12711 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ... Belediyesinin 1403 sayılı parselde yaptığı ifraz ile oluşan 16 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanları ...... Çerçi adına, 14 parsel sayılı taşınmazın ise davalının selefi ...... Aldemir adına noter huzurunda yapılan kura ile tespit ve tescil edildiğini, davalının ......cısının açtığı ıslah imar planının iptali davası sonunda ıslah imar planı ve bu plana dayalı olarak yapılan düzenleme işlemlerinin iptal edildiğini, iptal üzerine alınan 1996/2714 sayılı encümen kararı ile 16 parsel sayılı taşınmazın davalının bayii ...... Aldemir adına, 14 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakanları adına tescil edildiğini, bunun üzerine mirasbırakanlarının 16 parsel sayılı taşınmazın tekrar kendi adına tescili amacı ile açtığı davada, belediyenin yaptığı işlemlerin dayanağı olan ıslah imar planının iptaline karar verildiğini, ancak bu arada 16 parsel sayılı taşınmazın el değiştirdiğini, davalı ...’in kötü niyetli ve muvazaalı olarak, mahkeme kararının uygulanmasına engel olmak amaçlı taşınmazı edindiğini ileri sürerek, çekişme konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile 16 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanları ...... Çerçi adına, 14 parsel sayılı taşınmazın ise davalı ... adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davaya cevap verememiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulünce yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. 1982 Anayasası"nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde: "(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir". hükmü düzenlenmiştir.
Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerekir.
Somut olayda, dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı ...’in ‘’ Zafer mahallesi .........caddesi ...... Sokak 13/10 ....../... ‘’ adresine ( dava dilekçesinde bildirilen ) tebliğe çıkarıldığı, muhatabın adreste tanınmadığından bahisle tebligatın iade edildiği, aynı adrese yeniden çıkartılan tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiğinin tebliğ memuru tarafından mazbata üzerine yazıldığı, ne var ki tebligat mazbatası üzerine yazılı adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olmasına rağmen bu hususun mazbata üzerine yazılmadığı gibi tebliğ memuru tarafından da Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre mi yoksa 21/2. maddesine göre mi tebligat yapıldığının şerh düşülmediği, öte yandan bilirkişi raporunun davalının yukarıda yazılı adresine tebliğe çıkarıldığı ve Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği, ne var ki 35/2. maddesine göre tebliğ yapılabilmesi için muhatabın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin de tespit edilememesinin gerektiği, davalının ise adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresinin bulunduğu, netice itibariyle yargılama sırasında davalı ...’a yapılan tebligatların usulsüz olduğu, böylece davalı ...’ın iddialar hakkında savunma hakkını kullanması olanağı sağlanmadan sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve gerekçeler doğrultusunda, dava dilekçesinin davalı ...’e usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi, davalıya cevaplarını ve delillerini sunabilmesi için imkan tanınması, daha sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.