10. Hukuk Dairesi 2016/19028 E. , 2019/3971 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 29.02.2012 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu 19.12.2012 tarihinde vefat eden Kurum Bağ-Kur sigortalısının hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan cenaze masrafından oluşan kurum zararının davalı araç sürücüsünden ve sigorta şirketinden rücuen tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 21/4. maddesidir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 21’inci maddesinin dördüncü fıkrası üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup; buna göre, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilebilecektir.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin veya işvereninin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının kusur karşılığından oluşmaktadır.
Kusurun belirlenmesinde, zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Maddi olguyu tespit ederken, Borçlar Kanununun 53"üncü maddesi uyarınca (TBK madde 74.) hukuk hakimi, ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı olmayıp, kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlı olduğu dikkate alınmalı, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporunun, rücu davasında bağlayıcı nitelikte değilse de güçlü delil niteliğinde bulunduğu hususu gözetilmelidir.
Konuya ilişkin olarak, Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/331 esas sayılı dosyası nezdinde yapılan yargılamada, sanık ...’un, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan dolayı, 4 yıl hapis ile cezalandırıldığı, anılan kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2014/19932 esas, 2015/8068 karar sayılı kararı ile onanmak suretiyle, 22/06/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Eldeki dosyada ise, ayrıca bilirkişi kusur raporu alınmaksızın konuya ilişkin olarak, ceza dosyasında alınan kusur raporu hükme esas alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Şu hâlde Mahkemece; tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığının ortadan kalkması, hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması yönü gözetilerek, ceza davasında kabul edilen maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, ceza mahkemesi tarafından davalı hakkında verilen mahkumiyet kararı dikkate alınmak suretiyle ve işveren kusurunu da irdeleyen yeniden kusur raporu aldırılmalı, maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri usûlünce belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 93. maddesi hükmü ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi Genel Şartları’nın A/1. maddesi hükmü uyarınca, davalılardan sigorta şirketi sigortalı aracın neden olduğu zararlardan, poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile sorumludur. Kurumun kanundan doğan basit rücu hakkı nedeniyle, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; sigorta şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktarı sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; sigorta şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödedikleri miktar oranında sorumlu tutulmaması, yargılama giderleriyle vekalet ücretinden sorumluluğun da, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmesi gerekir.
Eldeki davada ise, davalı ... yönünden öncelikle, kaza tarihinde geçerli poliçe celbedilmek suretiyle, sigorta şirketinin poliçe teminat limitini ödeme iddiası ayrıntılı olarak araştırılmalı ve mükerrer ödemeye meydan verilmemesi açısından, ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa tarih ve miktarı yönünden dayanağı belgeler de getirtilerek yöntemince araştırıldıktan sonra, sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan Groupama Sigorta Anonim Şirketinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ...Ş."ye iadesine, 06.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.