Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/14367
Karar No: 2018/4160
Karar Tarihi: 28.05.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/14367 Esas 2018/4160 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/14367 E.  ,  2018/4160 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.01.2014 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayanan ... iptali ve tescil ile muhtesatın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 06.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Dava, inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil ve muhtesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkindir.
    Davacılar vekili 4539 parsel sayılı taşınmazı 25-30 yıl önce 5 kardeş birlikte aldıklarını ve üzerine birlikte bina yaptıklarını, taşınmazın kardeşlerden davalı ... ve diğer davalıların murisi...adına kaydedildiğini davalılar adına kayıtlı olan kendi paylarına düşen kısım haricindeki fazla payların iptali ile, müvekkilleri adlarına tesciline taşınmaz üzerinde bulunan binadaki 1-4-ve 5 nolu dairelerin ayrı ayrı müvekkillerine aidiyetinin tespitini istemiştir.
    ... Ayar mirasçısı olan davalılar ..., ... ve... vekili davacıların taşınmazda ve üzerinde bulunan binada haklarının olmadığından bahisle davanın reddini istemişlerdir.
    Davalı ... taşınmazı 5 kardeş birlikte aldıklarını ve üzerindeki binayı birlikte yaptıklarını her dairenin bir kişiye ait olduğunu belirterek davayı kabul etmiştir.
    Mahkemece,...mirasçıları aleyhine açılan davanın reddine, davalı ...’a karşı açılan davanın kabulüne karar verilmiştir..
    Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolayı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç
    konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK’nun 292.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK.m.236) yemin (HUMK.m.344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
    Somut olayda,...mirasçıları olan davalılar aleyhine açılan davanın davacılar; iddialarını, yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı ile kanıtlayamadıklarından reddine karar verilmiştir. Davacılar dava dilekçesinde ve sonradan bildirilen delil dilekçesinde yemin deliline dayandıklarından davacılara yemin teklifi hakkı hatırlatılmalı, bu şekilde oluşacak sonuca uygun bir karar kurulmalıdır. Değinilen yönün gözetilmemesi nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞI OY
    I- Mahkemece inanç sözleşmesinin, ancak yazılı delille ispatlanabileceği gerekçesiyle ...,... ve ... yönünden açılan davanın ispatlanamadığından reddine; davalı ...’nın davayı kabul beyanı gerekçe gösterilerek bu davalı yönünden kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz dilekçesinde, HMK’nın 203. maddesi nazara alınarak, tanık beyanlarıyla ispatladıkları davalarının, diğer davalılar yönünden de kabul edilmesi gerektiği; öte yandan yemin deliline de dayanmalarına rağmen bunun dikkate alınmadığını belirtmişlerdir.
    Sayın çoğunluk, davacıların yemin teklifi hatırlatılmadan hüküm kurulmasını doğru görmeyerek hükmü bu yönden hukuka aykırı bulmuş ve bozulmasına karar vermiştir.
    Sayın çoğunluğun bu görüşe katılmakla birlikte, hüküm aşağıda belirteceğim gerekçelerle de hukuka aykırı olup bu yönlerden de bozulması gerekir.
    II- Kanunlarımızda, gerek inançlı işlemi gerekse inanç sözleşmesini doğrudan düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
    5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, mülkiyet hakkına dayanan ... iptal ve tescil davalarında inançlı işlemin ispatı için yazılı delil aranmış olup, inançlı işlemin geçerliliği için şekil şartı aranmamıştır.
    III- 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun;
    1- "İspat hakkı" kenar başlıklı 189. maddesinin üçüncü fıkrasında, "(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.",
    2- "Kanunda düzenlenmemiş deliller" kenar başlıklı 192. maddesinde, "(1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.",
    3- "Senetle ispat zorunluluğu" kenar başlıklı 200. maddesinde, "(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.
    (2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.",
    4- "Senede karşı tanıkla ispat yasağı" kenar başlıklı 201. maddesinde, "(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.",
    5- "Delil başlangıcı" kenar başlıklı 202. maddesinde, "(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
    (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.",
    6- "Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" kenar başlıklı 203. maddesinin birinci fıkrasının "a" bendinde "(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
    a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.",
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    6100 sayılı Kanunun 189. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, bir hususun belirli delillerle ispatını ancak kanun emredebilir.
    Bu hüküm uyarınca, içtihadı birleştirme kararı ile dahi bir hususun belirli bir delille ispatı şart koşulamaz, yargılama ispat konusundaki kanun hükümlerine göre yapılmalıdır.
    “Mülkiyet hakkına” dayanarak, inançlı işlem iddiasıyla açılan ... iptal davası ile “şahsi hakka” dayanarak inançlı işlem iddiasıyla açılan ... iptali davası arasında farklılık bulunmaktadır. Şöyle ki, mülkiyet hakkına dayalı ... iptal davasında, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin önceden davacıda bulunduğu, teminat amacıyla veya başka bir sebeple davalıya devredildiği ve yapılan inanç sözleşmesi gereğince taşınmazın mülkiyetinin davacıya iadesi gerekirken, davalı tarafın bu inanç sözleşmesine aykırı davranması nedeniyle iadeye yanaşmadığından tapunun iptali ile davacı adına tescili talep edilmektedir. Mülkiyet hakkına dayanan ... iptali davasında, davacı taraf mülkiyetinde bulunan taşınmazı resmi akit ile davalıya devrettiğinden senede karşı tanıkla ispat yasağını düzenleyen HMK"nın 201. maddesi nazara alınarak, taraflar kardeş olsalar bile resmi sözleşmenin aksi tanıkla ispat edilemez.
    Ancak, resmi sözleşmeye konu olan olayların gerçekte farklı olduğu veya resmi sözleşme dışında, taraflar arasında yapılmış gizli bir inanç sözleşmesi bulunduğu iddia edilir ise bu durumun mevcudiyetini aynı kuvvetteki bir delille, yani resmi bir sözleşmeyle ispat edilmesini beklemek hayatın olağan akışına ters düştüğünden, 1947 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararıyla, hiç olmazsa bu durumun yazılı delille ispatlanabilmesine imkân tanınmıştır. Böylece, resmi sözleşmenin aksini ispat yükü zorlaştırılmamış, aksine kolaylaştırılmıştır.
    IV- Dava konusu olaya gelince, davacılar ile davalılar arasındaki akrabalık ilişkisi “kardeş” ve “kardeş çocuğu” yakınlığındadır. Davacılar, mülkiyeti halen kardeşleri ... ile ölü kardeşleri ...’in mirasçıları adına tapuda paylı olarak kayıtlı bulunan taşınmazın arsa niteliğindeyken, ...,...,..., ... ve ... isimli beş kardeşin birikimleriyle alındığını ve üzerindeki evin de birlikte yapıldığını, satın alındığı tarihten itibaren evin kardeşler tarafından nizasız olarak kullanıldığını, ancak kardeş ...’in ölümüyle, davalı yeğenlerin inanç sözleşmesine aykırı davranışta bulunarak taşınmazın ½ payında mülkiyet iddiasında bulunduklarını belirterek, tapusunun iptali ile her bir kardeşin 1/20 payı olduğu kabul edilerek, ... ve ...’in mirasçılık belgesi nazara alınarak hak sahipleri adına tesciline karar verilmesi talep etmişlerdir.
    Davaya konu olay, “mülkiyet hakkına” dayanmayıp, “şahsi hakka” dayalı ... iptal ve tescil davasıdır. ... iptal davasının şahsi hakka dayanması halinde, davalı tarafın iddianın aksini ispat amacıyla senet ileri sürmemesi halinde, HMK"nın 201. maddesi uyarınca bir senedin varlığından ve senede karşı tanıkla ispat yasağından söz edilemeyecektir.
    Mahkemece, şahsi hakka dayalı inançlı işlem gerekçe gösterilerek açılan bu davada, davacı ve davalı tarafın tanıkları dinlenmiştir. Davacı tanıkları, görgüye dayanan beyanlarında, dava konusu taşınmazın beş kardeş tarafından birlikte alındığını, üzerindeki evin de birlikte yapıldığını ifade etmişlerdir. Davalı tanıkları ise, dava konusu taşınmazın mülkiyet durumuyla ilgili duyumlarından bahsetmişler, görgüye dayalı şahitliklerine ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamışlardır.
    Yukarıda açıklanan gerekçelerle, şahsi hakka dayanan ve kardeşler arasında yapılan inanç sözleşmesi şahitlerle de ispat edilebilir. Mahkemece dinlenen tanık beyanlarına, davalı ...’nın kabul beyanının içeriğine göre, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi doğru olmayıp hükmün bu nedenlerle bozulması görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi