Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/15056
Karar No: 2018/4158
Karar Tarihi: 28.05.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/15056 Esas 2018/4158 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/15056 E.  ,  2018/4158 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.04.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal- karşı dava temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine karşı davanın kabulü"ne dair verilen 24.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve kal ; karşı dava ise; temliken tescil isteklerine ilişkindir.
    Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 439 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 87 m2 lik kısmına davalı 439 ada 9 parsel malikinin müdahale ettiği açıklamaları ile taşınmaza vaki elatmanın önlenmesine ve binaların kal"ine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı-karşı davacı vekili,asıl davanın reddini ve binaların taşan kısmının tapusunun iptali ile müvekkili adına tescil edilmesini istemiştir.
    Mahkemece; asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı-karşı davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
    Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
    TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
    İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
    b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
    c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; Mahkemece, asıl dava ile istenen çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve kal isteminin reddine; karşı dava yolu ile istenen temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmiş ise de karar isabetli değildir.
    Asıl davada davacı vekili davalının taşınmaza vaki elatmasının önlenmesini ve binaların yıkımını; davalı-karşı davacı vekili ise asıl davanın reddini ve karşı dava yolu ile TMK’nın 724. maddesine dayanarak temliken tescil talebinde bulunmuştur.
    Davalı-karşı davacı vekili, dava konusu taşınmazın bir kısmı üzerinde müvekkilinin evi olduğunu ileri sürerek temliken tescil isteminde bulunmuş ise de dava konusu davacı-karşı davalı ... adına kayıtlı 439 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının 01.08.1969 tarihinde kesinleşerek taşınmazın çapa bağlandığı, taşınmaz üzerindeki taşkın binanın davalı-karşı davacı tarafından kendi beyanına göre 1985 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Toplanan tüm delillere göre, temliken tescil isteyen davalı-karşı davacının murisinin taşınmaz çapa bağlandıktan sonra 1985 yılında taşınmaza ev yaptığı anlaşıldığından ve çaplı taşınmaza inşaat yapılması durumunda kural olarak iyiniyet iddiasında bulunulamayacağından temliken tescil isteminin subjektif şartı olan iyiniyet koşulu gerçekleşmemiştir.
    Bu itibarla mahkemece, sübjektif iyiniyet iddiası kanıtlanamadığından davalı karşı davacının temliken tescil talebinin reddedilmesi gerekir. İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına da gerek bulunmamaktadır.
    Temliken tescil şartları oluşmadığına ve dava konusu 439 ada 8 parsel sayılı çaplı taşınmaza, davalının duvar örmek ve bina yapmak suretiyle tecavüzde bulunduğu anlaşıldığına göre davacı-karşı davalının elatmasının önlenmesi ve kal talebinin kabulü gerekir.
    Kabule göre de; yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve incelem yapılması, özellikle temliken tescil koşullarının (iyiniyet, taşkın kısmın ifrazının mümkün olup olmadığının ilgili belediyeden encümen kararına dayalı olarak sorulması, vd.) gerçekleşip gerçekleşmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek temliken tescil talebinin kabulü yönünde hüküm kurulması doğru değildir. Tüm bu sebeblerle kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi