21. Hukuk Dairesi 2016/2936 E. , 2017/6211 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat taleplerinin kabulüne, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; dava dilekçesinde davacı olarak belirtilmeyen ... Adına herhangi bir talepte de bulunulmadığı, 11.12.2014 tarihinde harçlandırılan ıslah dilekçesinde ise davacı olarak gösterilerek adına 50.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunulduğu ve bu talebin kısmen kabulüne karar verildiği, davacılar murisi sigortalının 24.04.2007 tarihinde kalp krizi sonucu vefat ettiği, olayın iş kazası olduğunun tespitine dair mahkeme ilamının kesinleştiği, 1 hukukçu, 1 elektrik mühendisi ve 1 de inşaat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden kusur raporu alındığı, hükme esas alınan bu raporda olayın meydana gelişinde % 50 oranında davalı işverenin, % 50 oranında kazalının kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
1- Dava dilekçesinde davacı olarak gösterilmeyen kişinin ıslah dilekçesi ile davacı olarak gösterilmesi ve dava dilekçesinde talep konusu yapılmayan kalemlerle ilgili talepte bulunulması mümkün değildir. Yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmadığı, bu yöndeki istemlerin ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak üzere reddinin gerektiği Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda, davacılar vekili dava dilekçesinde kazalının mirasçısı ..."yı davacı olarak göstermemiş, hakkında bir talepte bulunmamış, ıslah dilekçesi ile davacı olarak eklemiş ve hakkında manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Yerel mahkemece dava dilekçesinde davacı olarak gösterilmeyen ... yönünden yukarıda belirtilen şekilde karar vermek gerekirken manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verimesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-İş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında kusurun belirlenmesinde zararlandırıcı olayın ne şekilde oluştuğunun dosya içeriğindeki tüm deliller takdir edilerek belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı açısından alanında uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir.
Yapılacak iş, olayın kalp krizi ile ölüm olduğu gözetilerek aralarında bir kardiyoloğun da bulunduğu işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarından oluşan heyetten meydana gelen kalp krizinde işyeri koşullarının etkili olup olmadığı, sigortalının kendi bünyesinden kaynaklanan nedenlerin ne kadar etkili olduğu konusunu da kapsayacak şekilde kusur raporu almak ve oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
3- Kabule göre de; gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı eş yararına hükmedilen 50.000,00 TL manevi tazminat ile davacı çocuklar yararına ayrı ayrı hükmedilen 40.000,00 TL manevi tazminat tutarları fazladır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 12.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.