14. Hukuk Dairesi 2017/2483 E. , 2018/4148 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.07.2012-15.11.2016 gününde verilen dilekçe ile asıl dava ... iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat, birleştirilen davada alacak talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kısmen kabul-kısmen reddine, birleşen davanın kabulüne dair verilen 26.01.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma isteğinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde taşınmazların gerçek değerinin tazmini, birleşen dava faiz alacağı isteğine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın ... iptali ve tescil yönünden reddine, tazminat yönünden ... ve ..."e karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, ..."na karşı açılan davanın kabulüne dair verilen kararın, davacılar vekili ve davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizce 30.03.2016 tarih, 2014/16389E, 2016/3831 K sayılı ilamı ile "" ... davadaki istemin dayanağı 19.11.2009 tarihinde düzenlenen 17770 ve 17771 yevmiye numaralı taşınmaz satış vaadi sözleşmeleridir. Bu sözleşmelerle davalı ..., 403 parsel sayılı taşınmazı (özel parselasyon krokisindeki 11 ve 12 parsel sayılı taşınmazları) davacılara satmayı vaadetmiştir. Dava konusu 403 parsel sayılı taşınmaz tarla niteliğinde olup 16.800 m2 yüzölçümüne sahiptir. Mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 24.09.2013 ve 11.03.2014 tarihli Harita Mühendisi bilirkişi raporunda, 5578 sayılı Kanun ile değişik 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunun 8. maddesinin son fıkrası uyarınca 403 parsel sayılı taşınmazın belirtilen kanun maddesi hükmü kapsamında kaldığından dava konusu taşınmazda üçüncü bir kişiye hisse devrinin mümkün olamayacağı bildirilmiştir. Oysa ki, söz konusu maddede 6537 sayılı Kanunla değişiklik yapılmıştır. 6537 sayılı Kanun ile değişik 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazların davacılar adına tescili mümkün olmadığından satış vaadi sözleşmelerinin hüküm ve sonuç meydana getirmeyeceği, sadece bir taahhüt işlemi olarak davalıyı borçlandıracağı açıktır. Dolayısıyla davacılar, satış vaadi sözleşmelerine dayanarak mülkiyet aktarımı isteminde bulunamaz. Sadece sözleşmenin tarafı olan davalı taşınmaz malikinden ifa edilmeme sebebiyle tazminat isteyebilir.
Bu itibarla mahkemece, dava konusu taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerinin mahallinde keşif yapılarak bilirkişiye hesaplattırılması, bulunacak miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. Kabule göre de davanın reddedilen kısmı üzerinden, kendisini vekille temsil ettiren davalı ... lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de yerinde değildir...."" gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, açılan davanın ... yönünden kabulüne 24.496,50-TL nin ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ..."ndan tahsili ile davacı ..."e verilmesine, 24.496,50-TL nin ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ..."ndan tahsili ile davacı ..."na verilmesine, ... ve ..."e karşı açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeni ile reddine, birleşen davanın kabulüne faiz alacağı olarak talep edilen 12.586,00-TL nin taleple bağlılık ilkesi gereğince davalılardan ..."ndan tahsili ile davacı ... ve ..."na eşit oranda verilmesine, karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
HUMK"nun 84. maddesi ve 6100 sayılı HMK"nun 177/1. maddesi gereğince ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 günlü ve 1944/10 Esas, 1948/3 sayılı Kararına göre de hükmün Yargıtayca bozulması üzerine yapılan yeni tahkikat sırasında ıslah mümkün değildir.
6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinde hükme bağlanan “taleple bağlılık” kuralı uyarınca hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Somut olayda; Dairemizin 30.03.2016 tarih, 2014/16389E, 2016/3831 K sayılı bozma ilamından sonra davacılar vekili tarafından 14.11.2016 tarihinde ıslah talebinde bulunularak 20.000 TL olarak açtıkları davayı, alacak taleplerini 28.993,00 TL daha arttırarak, 26.10. 2016 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen 48.993,00 TL ye çıkartarak, 48.993,00 TL ‘nin sözleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettikleri, yine davacılar vekili tarafından 15.11.2016 tarihinde Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/797 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, bu davada ıslah dilekçelerinde faiz talebinde bulundukları, ancak dava dilekçesinde sehven faiz talebinde bulunmadıkları gerekçesiyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme tarihi olan 19.11.2009 tarihi ile ıslah tarihi olan 14.11.2016 tarihi arasındaki yasal faiz toplamı olan 12.586,00 TL nin davalıdan tahsilini talep etttiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere içtihadı birleştirme kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah talebinde bulunulamayacağı tartışmasızdır. O halde asıl dava tarihi olan 25.07.2012 tarihi itibari ile davacılara satış vaadinde bulunulan 483 Parsel sayılı taşınmazdaki 11 ve 12 nolu özel parsellerin rayiç bedelleri gözetilerek ve taleple bağlılık kuralı uyarınca dava dilekçesinde talep edilen miktara hükmedilmesi gerekirken, bozma sonrası yapılan ıslaha değer verilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan, çekişmeye konu alanların asıl dava tarihi itibari ile rayiç bedelleri belirlendiğine göre bu bedellere yürütülecek faizin de asıl dava tarihi olan 25.07.2012 tarihinden itibaren hesaplamak gerekeceği açıktır. Ancak mahkemece bu husus gözetilmeksizin ve hiç bir inceleme araştırma yapılmaksızın talep gibi karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Noksan inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.