18. Ceza Dairesi 2019/15970 E. , 2020/1134 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."ün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/3-a, 125/4 ve 43/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Kanun"un 51. maddesi gereğince ertelenmesine dair Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/04/2017 tarihli ve 2016/642 esas, 2017/417 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; "1-5237 sayılı Kanun"un 128. maddesinde düzenlenen ve Anayasa"nın 36. maddesiyle de güvence altına alınan iddia ve savunma dokunulmazlığı; şahısların yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde, serbestçe ve hiçbir endişenin etkisi altında kalmaksızın haklarını özgürce iddia edebilmeleri veya kendilerini savunabilmeleri imkanının sağlanmasını ifade ettiği, eğer böyle bir hak olmazsa, iddia ve savunma serbestçe yapılamayacak ve söylenmesi gereken, cezai yaptırıma maruz kalma korkusuyla ifade edilemeyeceğinden, yapılan yargılama sonucunda hedeflenen, gerçeğe ulaşma ve adaletin gerçekleşmesinin de söz konusu olamayacağı, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere; iddia ve savunma hakkının kullanılması bağlamında, kişiler açısından somut isnat ifade eder nitelikte maddi vakıaların ortaya konulması ya da kişilerle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunulmasının mümkün olduğu, fakat bu somut isnatlar veya olumsuz değerlendirmeler, iddia ve savunma hakkının kullanılmasıyla ilişkilendirilememesi durumunda, hakaret ve hatta iftira suçuna vücut vereceği, iddia ve savunma kapsamında, kişilerle ilgili olarak bulunulan somut isnatların yapılan olumsuz değerlendirmelerin uyuşmazlıkla ilişkili olması gerektiği ancak, uyuşmazlığın çözümü açısından faydalı olmasının aranmayacağı, somut uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemeyeceği, keza, somut vakıalara dayansa dahi uyuşmazlıkla alakası olmayan olumsuz değerlendirmeler açısından iddia ve savunma hakkının kullanılmasının söz konusu olmadığı, bu itibarla somut olayda, sanığın katılan hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı"na yaptığı suç duyurusuna havi dilekçe içeriğinde kullandığı ifadelerin, yukarıda açıklandığı üzere, 5237 sayılı Kanun"un 128. maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında kaldığı, dolayısıyla sanığın itham olunduğu hakaret suçundan beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesinde
2-Kabule göre de; 5237 sayılı Kanun"un 125/4. maddesinde: “Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.” hükmünün yer aldığı, aleniyetin; hakaret eyleminin herkesin duyabileceği, görebileceği ve sayısı belli olmayan birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması anlamına geldiği, aleniyet nedeniyle artırım yapılmasının amaçlarından biri mağdurun onur ve şöhretinin, fiili başkalarının duyması veya duymasına açık olması nedeniyle daha fazla zarar görmesi diğeri ise hukuka aykırılık teşkil eden fiilin bizatihi aleni olarak icra edilmesi olduğu, dolayısıyla somut olayda sanığın suç duyurusu niteliğindeki dilekçe içeriğinde olan hakaret kabul edilen sözleri nedeni ile sanık hakkında aleniyet artırımı yapılmasında,
3- Dosya kapsamına göre, her ne kadar Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 10/05/2016 tarihli ve 2015/45464 soruşturma, 2016/6121 esas, 2016/6058 sayılı iddianamesinde; "şüphelinin Mahkemeye verdiği, 03/04/2015 ve 15/12/2015 tarihli dilekçelerinde müştekiyi kastederek "" ... Bana samimi davranan gözlerimin içine bakan, elimi tutup bırakmayan, ellerimden tutup dilini oynatan katip..."ın ..."" ve "" ...Kızın paralel nedeniyle işimden olurum korkusuyla birlikte eşinden kaynaklı psikolojik sorunlar yaşadığını öğrendiğim katip hakkında... "" ibaresiyle, kamu görevlisi olan müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut fiil ve olgu isnat ettiği" belirtilerek açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda anılan kararda; "sanığın eylemini aynı kişiye birden fazla kez gerçekleştirmesi" gerekçesiyle zincirleme suç hükümleri uygulanarak sanığın cezasında artırıma gidilmiş ise de; iddianamede belirtilen ifadelerin, şüphelinin yalnızca 15/12/2015 tarihli dilekçesinde geçtiği, keza müştekinin Cumhuriyet Savcılığı huzurundaki 21/12/2015 tarihli ifadesinde de suça konu sözlerin şüphelinin 15/12/2015 tarihli dilekçesinde bulunduğunun belirtilmesi karşısında, bahse konu olayda zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde,
İsabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; mahkemece gerekçeli kararın sanığın talimat mahkemesinde bildirmiş olduğu son adres yerine başka adrese tebliğ edilmesi karşısında, öncelikle en son bildirdiği adrese tebligat yapılıp tebliğ yapılamaması halinde MERNİS adresine tebliğ edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi sebebiyle, temyiz iradesinin belirlenmesi bakımından gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ olunması gerekmektedir.
Bu itibarla, kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün, sanığa usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş olması nedeniyle henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma yoluna konu edilebilecek kesinleşmiş bir karar bulunmadığı anlaşıldığından, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 15/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.