BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1925 Esas 2019/415 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2015/1925
Karar No: 2019/415
Karar Tarihi: 17.04.2019

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1925 Esas 2019/415 Karar Sayılı İlamı

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1925
KARAR NO : 2019/415
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 09/12/2015
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ----------- yılından itibaren diyaliz filtreleri ve malzemeleri iş kolunda faaliyet gösterdiğini, davalılardan ...'nın müvekkili şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, diğer davalı ...'nun ise daha önce müvekkilinde çalışan olduğunu, davalıların ------------- devralıp daha sonra ismin-----------. olarak değiştirdiklerini, devraldıkları şirket ------------menşeili diyalizör üretimi yapan üretici şirketin 2003 yılında --------- kurduğu şirket olduğunu ve müvekkilinin bu şirketin -------------i tem yetkili satıcısı olduğunu, davalılardan ...-------------.'ndeki tüm hisselerini ---------- tarihinde diğer davalı ...'na devrettiğini, daha sonra --------tarihinde şirketin ismini ------------ olarak değiştirdiklerini, ...'nun müvekkili firmada ---- yılından -------- tarihine kadar personel olarak çalıştığını, müvekkilinin ticari faaliyetinin azalarak yok olmasını ve piyasanın davalıların kurduğu şirkete yönelmesini sağlamak amaçlı olarak davalıların ortak hareket ettiğini, müvekkilinin piyasada -------------------- markasıyla isim sahibi olduğunu, ancak davalıların aynı isimli firma kurarak ve müvekkili çalışanlarını kurdukları firmaya yönlendirerek ve piyasada ----------- olarak her anlamda kendi kurdukları şirketin gösterilmesini sağlayarak müvekkilinin ticari hayatını sona erdirmek kastı ile hareket ettiklerini, müvekkili tarafından davalılara ihtarname gönderilerek isim hakkına vaki tecavüzün ve haksız rekabet eylemlerinin sona erdirilmesinin istendiğini, davalılar tarafından verilen cevabi ihtarname ile ------------ isminin marka olarak davalılardan ... adına tescil edildiğini ve marka kullanım bedeli ödenerek taraflarınca kullanıldığının bildirildiğini, ...'nın müvekkili ile tüm ilişkilerini sona erdirerek 09/07/2015 tarihinde ana holding olan --------------- kurduğunu, 28/09/2015 tarihinde müvekkilinin tek satıcılık yetkisinin sona erdiğine dair yazı gönderilmiş ve faaliyetin durdurulacağının bildirildiğini, organize bir şekilde müvekkilinin tüm ticari faaliyeti bitirilmek suretiyle hareket edildiğini, müvekkilinin piyasada satış yapmak sureti ile almış olduğu siparişlerin karşılığı olan malzemelerin ----------- firması tarafından müvekkiline teminden kaçınıldığını, aynı müşterilere davalıların kurduğu firma kanalıyla mal satışı yapıldığını, davalıların tüm eylemlerinin haksız rekabet ihlalini oluşturduğunu, müvekkilinin 2015 yılı Ocak - Haziran ayları satışının 480.413,00 TL iken bu tarihten dava tarihine kadar sıfır TL satış yaptığını belirterek davanın kabulü ile davalıların haksız rekabet teşkil edecek dava konusu eylem ve işlemlere son verilmesine, ticaret sicilinden ----------- ibaresinin şirket unvanından çıkarılmasına,----------- iltibas oluşturacak --------------. İbaresinin başka hiç bir surette kullanılmamasına, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ile 300.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK 60. maddesi uyarınca açılan davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilleri tarafından haksız rekabet fiilinin söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin --------- tarihinde yabancı ortaklı olarak kurulduğunu, yerli sermaye şartı aranan ihalelere katılma amacı ile yabancı kurucuların bilgisi dahilinde ------- tarihinde müvekkili şirket alt bayi olarak---------------i ünvanı ile kurulduğunu, müvekkillerinden ...'nın eski Ticaret Kanunu'nun beş ortak şartını sağlayabilmek için şeklen ortaklık yapısında bulunduğunu, yabancı ortakların çekilmek istemesi ile hisselerin tamamının ...'na devredildiğini, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin kuruluşundan itibaren 2008 yılına kadar davacı şirketin yurtiçi piyasaya satışını yapmakta olduğu ürünlerin ------------ü olduğunu, davacının hiç bir zaman tek yetkili satıcı olmadığını, müvekkilinin hammadde satışı yaptığını, davacının ise aynı ürünlerin satışını yapmamakta ve tek bir firmadan ürün almadığını, davacı ile müvekkilinin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, davacının müşteri portföyünden müvekkili şirkete bir kayma olmadığını, ...'nun hem müvekkili şirket ortağı hem de davacı şirkette personel olarak çalıştığının davacı şirket tarafından bilinmemesinin beklenemeyeceğini, müvekkili ile davacı şirket arasında personel transferi olmadığını, ---------------- ibaresinin müvekkillerinden ...'nın fikir ürünü olduğunu ve ---- marka sicili nezdinde ----------- beri müvekkili adına kayıtlı olduğunu, müvekkili şirketin isim değişikliğinden davacının haberdar olduğunu, ünvan değişikliğinin davacı şirket ortakları ve müdürleri ile birlikte kararlaştırıldığını, iki şirket arasındaki ticari ilişkinin ünvan değişikliğinden sonra devam ettiğini, TTK 50. Maddesi uyarınca tescilli ticaret ünvanın kullanımının haksız rekabet teşkil etmediğini, müvekkili adına tescilli olan markanın davacı tarafça kullanıldığını, müvekkili ile davacının-----------ibaresi bulunan bir ürün satışı olmadığını, bu firmaların başka üreticilerin mallarını alıp satmakta olduklarını, aynı pazarda faaliyet göstermeyen ve üzerinde ticaret ünvanı yazılı olmayan müvekkillerin karıştırılma ihtimalinin olmadığını, ünvan değişikliğinden sonra müvekkilinin cirosunda yada müşterilerinde olağan dışı bir artışın söz konusu olmadığını, ünvan değişikliğinden önce de müvekkili şirketin cirosunun yüksek olduğunu, davacı şirketin düştüğü söylenen satışlarının ünvan benzerlikleri ile bir ilgisinin olmadığını, müvekkili ...'nın davacı şirketten ayrıldıktan sonra şirket kurmasının gerek TTK açısından gerekse haksız rekabet yada rekabete aykırı bir davranış olarak değerlendirilemeyeceğini, manevi tazminat taleplerinin söz konusu olamayacağını, Türk Borçlar Kanunu uyarınca şahsın kendisine ait bir hakkın zedelenmesinin söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile haksız rekabet ve unvana tecavüz iddialarına dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı yan, davacı şirketin kurucu ortaklarından olan davalı ... ile yine davacı şirket çalışanlarından olan ...'nun şirketten ayrılıp davacı şirket ile aynı ismi taşıyan bir başka şirket kurarak zamanla şirket personelini, şirket müşterilerini ve davacı şirketin yurt dışından malzeme temin ettiği üretici firmayı davalı şirkete kaydırmak suretiyle davacı şirketin ticari faaliyetlerinin bitmesine neden olduklarını ileri sürmüştür. Bunun yanı sıra davalıların davacı şirketin unvanına da tecavüz ettiğini belirterek davanın kabulü ile davalının haksız rekabet teşkil edecek eylem ve işlerine son verilmesini, ------ kayıtlı olan -------- ibaresinin şirket unvanından çıkarılmasını,---------iltibas oluşturacak --------- ibaresinin bir başka surette de kullanılmamasını, davalıların haksız rekabet oluşturan eylemlerinden ötürü davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları zararlardan dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 300.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile öncelikle davanın TTK 60.maddesinde düzenlenen zaman aşımı süresi içinde açılmadığını, davacının ileri sürdüğü iddiaları 2 yıl kadar bir süredir bildiği ve bilebilecek durumda olduğunu, davacının unvan değişikliğinden haberdar olduğunu, zımnen muvafakat verdiğini, hiç bir itirazda bulunmadığını, bunun cari hesapta hesap hareketlerinden de görüleceğini, unvan değişikliği yapıldıktan sonra davacı tarafından düzenlenen davalı şirkete gönderilen faturalarda ve davalı şirket tarafından davacı şirket adına düzenlenen faturalarda da açıkça belli olduğunu, davacının iddialarının TTK 60.maddesi uyarınca zaman aşımına uğradığını, yine davalılardan ...'nun davacı şirket çalışanı iken davacının bilgisi dahilinde 30/10/2013 tarihinde davalı şirketin yetkili ve tek ortağı olduğunu, davacının davalı şirketin unvanının değiştiğini bilmeme imkanının olmadığını, ...'un eylemlerinden haberdar olan davacının şu an için haksız rekabet iddialarını ileri sürmesinin kötüniyetli olup davalı ... yönünden de TTK 60.maddesinde uyarınca taleplerin zaman aşımına uğradığını, davalı ...'nın davalı şirketteki hisselerini 25/10/2013 tarihinde devrettiğini, davalı şirket ile bir ilgisinin kalmadığını, bu yüzden ... yönünden de zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu ileri sürmüştür. Bunun yanısıra; davacı ve davalı şirketin, davalı şirketin unvan değişikliği konusunda karşılıklı teatileri sonucu değişikliğin yapıldığını, davacının haksız rekabet olduğunu iddia ettiği fiilden en geç unvan değişikliği kararının alındığı 03/12/2013 tarihinde haberdar olduğunu, aradan geçen süre içinde davacının sessiz kaldığını, iki yıl sonra dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davacının zımnen icazet vermiş sayılması gerektiğini, -------- ibaresinin marka hakkının 08/06/2006'den itibaren davalılardan ... adına kayıtı olup, marka hakkını davacı şirkete kullandırdığını, ortada müvekkilleri tarafından işlenmiş bir haksız rekabet fiili olmadığını, davalı şirketin medikal ham madde dış ticareti ile iştigal ettiğini, davacı şirketin ise satışlarının iç piyasaya yönelik olduğunu ve bitmiş ürün olarak diyaliz malzemeleri satışı ile uğraştığını, dolayısıyla müşteri kayması olmasının mümkün olmadığını, davalı şirketin -----------'de yabancı ortaklı olarak kurulduğunu, davacı şirketin ise davalı şirket ortaklarının bilgisi dahilinde----- tarihinde ------------- unvanı ile kurulduğunu, davalı şirketin kuruluşundan 2008 yılına kadar davacının yurt içi piyasaya satışını yaptığı ürünlerin --------- olduğunu, davacının ise üretici firmanın ürünlerini başka bir firma üzerinden alıp yurt içi satışını yaptığını, bayi konumunda olduğunu, dolayısıyla davalı şirketin davacının tek satıcılık yetkisini ele geçirdiği iddiasının doğru olmadığını, davalının ham madde sattığını, davacı ile aynı ürünlerin satışını yapmadığını, iki şirket arasında personel transferi de yaşanmadığını, ----------- bir ürün olmadığını, bu ibareyi taşıyan bir ürün satışlarının bulunmadığını, iltibas yaratacak bir durumun söz konusu olmadığını, zira her iki şirketin hitap ettiği kitlenin bilinçli uzmanlık sahibi kullanıcı ve eğitim seviyesi yüksek olan bilgili tüketiciler olduğunu, davacının satışını yaptığı ürünlerin üreticisi firmanın davacı ile olan bayilik ilişkilerini sonlandırmasının davalı tarafla hiç bir ilgisi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 04/05/2016 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip tüm deliller toplanarak bilirkişiden rapor alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Davalı taraf TTK 60. maddesine dayanarak açılan davanın öncelikle zaman aşımı itirazları uyarınca reddini talep etmiştir. TTK 60.maddesinde aynı Kanunun 56.maddesinde yazılı davalar için zaman aşımı süreleri düzenlenmiştir. Davacı ... unvanına tecavüzün önlenmesi ve haksız rekabetin tespiti ile oluşan zararların tazmini istemiyle dava açmış olup zaman aşımı haksız rekabet teşkil eden eylemin son bulduğu tarihten başlayacaktır. Davalı davacıya ait unvanı kullanmaya devam ettiği sürece zaman aşımı süresi işlemeyeceğinden davalının zaman aşımına yönelik itirazı mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Davacı ve davalı şirket ait sicil dosyaları getirtilip ayrı ayrı incelenmiş, davacı şirketin ---------tarihinde -------------------. unvanıyla kurulduğu, davalılardan ...'nın kurucu ortak olduğu, ------ tarihli karar ile unvan değişikliği yapılarak-------- adını aldığı, davalı .------- tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklığından ayrıldığı görülmüştür.
Davalı şirket ise 17/03/2003 tarihinde ------------. adıyla kurulmuş olup davalı ...'nın bu şirketinde kurucu ortağı olduğu görülmüştür. Şirketin sicil gazetesinde yayınlanan ------------- tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararları uyarınca ------- itibariyle tek ortağının ... olduğu belirlenmiş, aynı zamanda tek yetkili olduğu kabul edilmiştir. Davalı ... yönetim kurulu üyeliğinden ve şirket ortaklığından ayrılmıştır. Bundan sonra davalı şirket unvan değişikliğine giderek --------tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı neticesinde şirketin isminin "-------- olması kabul edilmiş, şirket ana sözleşmesinin Amaç ve Konu başlıklı 3.maddesi de değiştirilmiştir. Sicil kayıtlarında yapılan bu tespitler sonucu, davalı şirketin kuruluşunun daha eski olduğu ancak ---------- ibaresini unvanında 03/12/2013 tarihli karar uyarınca kullanmaya başladığı, bu tarih itibariyle davalılardan ...'nın davalı şirket ortağı / yetkilisi olmadığı, davacının ---------- ibaresini kullanımının ise----------- tarihli karara dayanmakta olup daha eski olduğu belirlenmiştir. Davalı yan davalılardan ...'nın --------------- ibaresinin marka sahibi olduğunu ileri sürmüş ise de marka sahipliği unvan sahipliğini gerektirmediğinden davalının bu yöndeki savunması dikkate alınmamıştır.
Her iki şirketin faaliyet konuları incelendiğinde ise davalı şirketin 03/12/2013 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca ana sözleşmenin amaç ve konu başlıklı maddesinin değiştirildiği yeni hali ile birebir davacı şirketin amaç ve konuları ile aynı hale getirildiği de tespit edilmiştir.
Bu noktada davalı yanın iki şirketin faaliyet konularının birbirinden farklı olduğu iddiası değerlendirilmiş, alınan bilirkişi raporunda davalı şirketin satışlarının %2,17'lik kısmının yurt içi piyasaya kalan kısmının ise yurt dışına yapıldığı, davacı şirketin ise tüm satışlarının yurt içinde yapıldığı tespit edilmiş ise de, her iki şirketin "her türlü medikal görüntüleme cihazları, diyaliz sarf malzemeleri, makinaları, optik elektrik ve elektronik alet cihaz ve parçalarının alım - satımı, ithalat ve ihracatını yapmaları", aynı şekilde diğer tüm faaliyet konularının da aynı olması karşısında bugün için yurt dışına medikal ham madde satan davalının ileride davacı ile aynı işi yapmasının önünde hiçbir engel olmadığı anlaşıldığından davalının davacı ile aynı alanda faaliyet göstermedikleri yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir.
Davalının bir diğer savunması ise davacının unvan değişikliğinden haberdar olduğu, aralarında devam eden ticari ilişkide, cari hesapta ve karşılıklı faturalardan bu durumun anlaşıldığıdır. Bilirkişi raporunda her iki tarafın ticari defter ve dayanak kayıtlarında inceleme yapılmış iki şirket arasında 2012 yılından itibaren başlayarak devam eden ticari ilişki de davacının davalı şirket adına fatura düzenlediği ve bu faturalarda davalının ------------ unvanını kullandığı tespit edilmiştir. Hak sahibinin TMK 2.maddesi uyarınca belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu ticaret unvanını daha sonra tescil ederek kullanan kişiye karşı ticaret unvanının terkini için dava açma hakkını kaybetmesine "sessiz kalma yoluyla hak kaybı" denilmektedir. Sessiz kalmanın sonuçları TTK'da düzenlenmemiştir. Yargıtay sessiz kalma nedeniyle hak kaybını kabul etmektedir. Dava hakkının bilinmesine rağmen uzun süre sessiz kalınması dava hakkını ortadan kaldırır. Ancak bu konuda belirlenmiş bir süre yoktur. Yargıtay değişik kararlarında 6 yıl, 9 yıl, 29 yıl gibi sürelerden bahsederek hak sahibinin uzun süre sessiz kalmasını hak kaybı olarak kabul etmiştir. Somut olayda bilirkişi raporunda davacı şirketin davalı şirket adına --------- ibareli unvan ile 22/04/2014 tarihinde fatura düzenlediği belirlenmiştir. Davacı, davalı şirkete 06/08/2015 tarihli ihtarname göndermiş mahkememizdeki davayı 09/12/2015 tarihinde açmıştır. Gerek davalı şirketin unvan değişikliği kararının yayımlandığı 16/12/2013 tarihinden itibaren ihtar tarihine kadar geçen yaklaşık 19 aylık süre gerekse davacının davalı adına düzenlediği 22/04/2014 tarihli faturadan itibaren ihtar tarihine kadar geçen yaklaşık 15 aylık süre içinde davacının sessiz kalması mahkememizce gerek Yargıtay uygulamasında, gerekse doktrinde kabul edilen uzun süre sessiz kalma olarak değerlendirilmemiş, dolayısıyla davacının sessiz kalarak dava açma hakkını yitirdiği davacının TMK 2.maddesine göre hak kaybına uğradığı iddiası mahkememizce doğru bulunmamıştır.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında bir kez daha bakıldığında davacı ---------ibaresini davalıdan daha önce tescil ve kullanmaya başlamıştır. Her iki şirketin ticaret unvanlarında -----------ibaresi unvanın asli unsurudur. Davalının unvanındaki -----------ibaresi ayırt edici unsur olmayıp sadece iştigal konusunu göstermektedir. TTK 50.maddesine göre usulen tescil ve ilan edilen ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. Davacı ve davalı şirket tüzel kişi tacir olup TTK 18/2 maddesine göre tacirlerin basiretli davranma yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük gereği tacirin gerekli dikkat ve özeni göstermesi aynı alanda faaliyet gösteren şirketlerin unvanını öğrenmesi ve mevcut unvanlardan farklı bir unvan seçmesi beklenir. Davacı ve davalı şirketin tescil edilen faaliyet konuları birebir aynı olup, her iki şirketin unvanında ------------ kelimesi vurgulayıcı - belirleyici unsurdur. Öte yandan davalı şirketin tek ortağı olan davalı ... aynı zamanda 19/06/2015 tarihine kadar da davacı şirketin çalışanıdır. Dolayısıyla------------ ibaresinin davacı tarafça unvanda kullanıldığını bilmektedir. Unvanlar arasında iltibas meydana geldiği sabittir. Davacı açtığı davada ------------ ibaresinin şirket unvanından çıkarılmasını, davacı şirket ile iltibas oluşturan bu unvanın kullanılmamasını istemiş ve bu ibarenin kullanımının haksız rekabet oluşturduğunun tespit ve menini talep etmiştir.
Davalının ticaret unvanında geçen ----------davalının faaliyet konusunu gösterdiğinden bu talep yerinde görülmemiş ancak iltibas yarattığı kabul edilen----------- ibaresinin davalı unvanından silinmesi ve sicilden terkini talebi kabul edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2015/1365 Esas - 2583 Karar sayılı kararı ve emsal pek çok içtihatı göz önünde bulundurularak davalının ticaret unvanını 2013 yılında tescil ettirmek suretiyle kullandığı, terkin edilinceye kadar da kullanımının tescile dayalı olduğu, dolayısıyla yasal dayanağının bulunduğu, yasal dayanağı bulunan kullanımın haksız rekabet oluşturmayacağı kabul edilerek davacının haksız rekabetin tespiti ve men'ine yönelik istemleri reddedilmiştir.
Davacının diğer haksız rekabet iddiaları ise, davalıların birlikte hareket ederek zaman içinde davacı şirketin müşteri portföyü ve çalışanları ile şirketin yurt dışından malzeme temin ettiği üretici firmayı davalı şirkete kaydırdıkları hususudur. Davalı taraf bu konuda çalışan yahut müşteri kayması gibi bir durum olmadığını savunmaktadır. Alınan bilirkişi raporunda bilirkişiler davalı şirketin satışlarının %2,17'lik kısmının yurt içi piyasaya kalan kısmın ise yurt dışına yapıldığını, davacı şirket satışlarının 2014 yılı hariç tamamının iç piyasaya yönelik yapıldığını, tarafların yurt içi satışları incelendiğinde davalının 2012 yılında davacının %2,45'i kadar, 2013 yılında %9,84'ü kadar, 2014 yılında %1,55'i kadar 2015 yılında ise %23,63'ü kadar yurt içine satış yaptığını, dava dışı ------------ ise aynı yıl %22,10 oranında yurt içine satış yaptığını, dolayısıyla davanın açıldığı 2015 yılında davalı ve dava dışı şirketin yurt içi toplam satışlarının davacının satışlarına oranının %45'e ulaştığını, önemli bir sıçrama kaydettiğini, davacının aynı yıllarda yaptığı yurt içi satışlar incelendiğinde dava tarihi itibariyle satış hacminin önemli düzeyde devam ettiğini, davacı ve davalının 2013-2014 yıllarında müşterek müşterilere hiç bir satış yapmadığını, 2015 yılında 7 müşterek müşteriye satış yapıldığını, davalı şirketin müşterek şirketlere 204.655,89 TL tutarında satış yaparken, davacının yaptığı satışın 2.786.039,13 TL olup 2015 yılı satışlarının %7'sine tekabül ettiğini, davacı şirketin 2012'den itibaren davanın açıldığı 2015 yılına kadar davacının maddi yönden uğradığı zararın varlığından ancak 2015 yılı için söz edilebileceğini, gerek davalı gerekse dava dışı şirketin yurt içinde 2013 ve 2014 yıllarında yaptıkları satışlara bağlı olarak satış kaybına uğradığından söz edilemeyeceğini, 2015 yılında davalı ve dava dışı şirketin toplam satışlarının davacı tarafından gerçekleştirilebileceği varsayımından hareketle davacının uğradığı zararın 76.429,43 TL olduğunu belirtmişlerdir. Yapılan hesaplama gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğundan mahkememizce hükme esas alınmıştır. Esasen, saptanan zararın 2015 yılında oluştuğu, 2013-2014 yılları için böyle bir zarardan bahsedilemeyeceği bilirkişi heyeti tarafından saptanmış olup davalı ...'nın davalı şirketteki ortaklığının sona ermesinden sonraya ilişkin olduğundan bu zarardan davalı ... sorumlu tutulmamıştır. Davacı vekili sunduğu ıslah dilekçesiyle bilirkişi raporunda belirlenen maddi zararın tüm davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Açıklanan gerekçelerle davacının maddi tazminat istemi davalılardan ... ile -----------.yönünden kabul edilmiştir.
Davacı çalışanlarının davalı şirkete taşındığı iddiası da sunulan deliller itibariyle ispatlanamadığından davacının bu iddialarına ilişkin talepler yerinde görülmemiştir.
Davacının manevi tazminat istemi mahkememizce değerlendirilmiş davalı şirket ve tek yetkilisi / ortağı durumunda bulunan ...'nın davacının ticaret unvanına tecavüz ettiği, iltibas yaratacak şekilde davalının ticaret unvanın da-----------ibaresinin kullanıldığı, TBK 49 ve TTK 52, 58 maddeleri uyarınca davacı yönünden manevi tazminat koşullarının oluştuğu kabul edilerek taktiren 50.000,00 TL tazminatın davalılar ... ve ----------- dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, ...'ya yönelik taleplerin ve davacının ispatlanamayan iddialarına yönelik taleplerin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,---------------- Müdürlüğü'nün------------ sicil nosunda kayıtlı davalı ...------- ticaret ünvanında kullandığı -------------- ibaresinin davalı şirket ünvanından silinmesine, sicilden terkinine,
Davalının ünvanı karar tarihine kadar kullanımı tescile dayalı olduğundan haksız rekabetin tespiti ve men'ine ilişkin istemin reddine,
Davacının maddi tazminat isteminin davalılar ... ve -----------. Yönünden ıslah edilen hali ile kabulüne, 1.000,00 TL'nin dava tarihinde ve ıslah edilen 75.429,43 TL'nin ıslah tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte bu davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
Davacının manevi tazminat isteminin davalılar ... ve ---------- yönünden kısmen kabulüne, 50.000,00 TL manevi tazminatın bu davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
...'ya yönelik dava ile diğer davalılara yönelik fazlaya ilişkin tüm taleplerin reddine,
2-Karar harcı 8.636,39 TL 'den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 5.140,33 TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 1.600,00 TL. harcın mahsubu ile bakiye 1.896,06 TL harcın davalılar ... ve ---------- tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 6.740,33 TL harcın davalılar ... ve ------------- tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 32,55 TL ilk masraf, 495,30 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.527,85 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%33) 1.164,19 TL.nin davalılar ... ve ----------- tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden belirlenen 8.757,23 TL vekalet ücretinin davalılar ... ve --------------- alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden belirlenen 5.850,00 TL vekalet ücretinin davalılar ... ve --------------- alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre reddedilen maddi tazminat istemi yönünden belirlenen 8.757,23 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
8-Davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre reddedilen manevi tazminat istemi yönünden belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
9-Davalılar ... ve -------------kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre reddedilen manevi tazminat istemi yönünden belirlenen 5.850,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
10-Davalı tarafça yapılan toplam 24,00 TL. yargılama giderinin takdiren üzerlerinde bırakılmasına,
11-Davacı ve davalılar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/04/2019

Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.